Her zaman söylerim, mutluluk kavramı hakkında aklımız biraz karışık diye... Hepimiz mutlu olmak istiyoruz değil mi? Elbette... Bununla beraber, mutlu olduklarını söyleyen insanları aptal ve sinir bozucu buluruz. Hem akıllı, hem de mutlu olmak imkansızdır bazıları için. Ya da dünyada bunca sefalet yaşanırken mutlu olabilmeyi bencillik olarak görürüz. Veya mutluysan yeteri kadar derin değilsindir... Sosyal ilişkilerin, sevdiklerimizle beraberliğin mutluluğumuzu etkileyen en önemli faktör olduğunu söyleriz, ama sonra bizi mutlu etmeyecek başka şeyleri elde etmek için (özellikle para ve güç) sevdiklerimizi bile görmezden geliriz.
JETONUMUZ DÜŞER Fakirsen, biraz para görmek mutlu eder seni. Zenginsen çok para ile biraz daha fazla mutluluk satın alabilirsin. Ama bir süre sonra normal ruh haline geri dönersin. O zaman nedir bu mutluluk kavramı ile alıp veremediğimiz? İngilizcede 'aha moment' diye bir olgu vardır. Yaşadığınız bir tecrübe, gördüğünüz bir film, okuduğunuz bir kitap veya bir sohbet sırasında duyduğunuz bir cümle ile kendi hayatınızla ilgili bir şeyler netleşir düşüncenizde. O andan sonra hayatı daha bir farklı görmeye başlarsınız, beklentileriniz daha bir hizaya girer. Yani 'jetonunuz düşer'. İnsanların hayatında pek çok 'aha moment' olur. Benim o farkındalığı kavradığım zamanlardan biri şöyleydi; hayatımın en zor dönemiydi. Ard arda büyük problemler yaşamıştım. Ölümden döndüğüm bir trafik kazası geçirdim, ardından çok sevdiğim bir yakınımı kaybettim ve bir süre sonra da; yürümeyen evliliğimi bitirdim. Dışarıdan ne kadar kötü bir durum gibi görünse de, aslında o kadar dayanılmaz değildi hayatım. Hayat bir şekilde devam ediyordu. Bir gün benim gibi zor bir dönemden geçen bir arkadaşımla sohbet ederken, "Bundan bir yıl önce bana bunları yaşayacağımı söyleseler, katlanabileceğime hayatta inanmazdım. Düşündüğümden çok daha kuvvetliymişim" dedim. O da şöyle cevapladı; "Beklenmedik büyük bir problemle karşılaştığında katlanamayacağı yanılgısı ile yaşayan sadece biz miyiz?" Bu yorum beni düşündürdü. Başımıza gelebilecek bir olaya karşı nasıl duygusal tepki vereceğimiz hakkında yaptığımız tahminler genelde doğru değil.
ŞARTLAR ZORLAŞIYOR Eğer gelecekteki bir olay karşısında nasıl hissedeceğimi ve nasıl tepki göstereceğimi yanlış öngörüyorsam, o zaman beni neyin mutlu veya mutsuz edeceği ile ilgili verdiğim kararlar ne kadar realistik olur? (Biraz karışık oldu galiba, ama sabredin, açıklamaya çalışacağım...) İşin gerçeği; kötü şeyler, mesela bir ilişkinin sona ermesi ya da işinden olmak, bizi korktuğumuz kadar mutsuz etmiyor. İyi şeyler de, mesela piyango çıkması veya terfi olmak, beklediğiniz kadar mutlu etmiyor. Yani ikisine de çabuk adapte oluyoruz ve şartlar yine sıradanlaşıyor. Zor şartları yumuşatacak yolları bulabilen bir sistemimiz var.
ÇOK DAHA ESNEĞİZ Mesela yürümeyen bir ilişki için, "Zaten benim için doğru insan değildi" diyoruz. Ya da kaybettiğimiz iş için, "Zaten aileme daha fazla zaman ayırmak istiyordum" diye kendimizi teselli edebiliyoruz... Demek istediğim, düşündüğümüzden daha esneğiz. Üstüne üstlük, negatif tecrübelerle kişiliğiniz daha bir yerine oturuyor, beklentileriniz daha netleşiyor, hayatta sizi mutlu edecek şeyleri daha iyi seçmeye başlıyorsunuz. Onun için mutluluk alışverişine çıktığınızda daha farkında seçimler yapın. Playboy'un sahibi Hugh Hafner'in oğulları bile "Playboy malikanesinde yaşamayı abartıyorlar, hep aynı şeyle birarada olunca sıkılıyorsun. Biz burada olmaktansa gidip, bowling oynamayı tercih ederiz" diyorlarmış. Anlayacağınız, hiçbir şey öngördüğünüz gibi değil...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 21 Mart 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/21/gny/demirkan.html
Tüm hakları saklıdır.