Pazar notları
Su gibi aziz ol yavrum... Bilir misiniz, çocuklar kedi gibidirler; kuruldukları koltuktan kalkmaya, kapandıkları odadan çıkmaya çok üşenirler. Ama ben de her çocuk gibi bu sözü duymak için can atardım! Rahmetli ninem, rahmetli babaannem su istediler mi yerimden fırlar, bir koşu mutfağa gider getirirdim... Ferahlama, yutkunma, hafif bir ağız şapırtısı ve o söz: Su gibi aziz ol yavrum... Bu "dualar duası" ne çok şey anlatır kulak vermesini bilene...
Azizlerin ortadan çekilmesiyle, suyun kirlenip azalması arasında bir bağ var. Kesin!
5. Dünya Su Forumu önümüzdeki hafta İstanbul'da yapılacak. Uzmanlar, siyasetçiler konuşacak, tartışacak.
Aklıma o bilge düşünür, o güzel insan; Ivan Illich geldi... Illich'i Dallas'taki bir açılışa konuşma yapmaya çağırmışlardı. Dev bir yapay göl oluşturulmuştu ve içi şehrin kanalizasyon atıklarının arıtılmasıyla oluşan suyla doldurulacaktı. Illich "bu sıvı kimyasal olarak H2O olsa da suyla ilgisi yok" diyerek dinleyicilere küçük bir şok yaşatmıştı. Sonra evine döndüğünde o boyutu küçücük fakat anlamı büyük kitabını yazmıştı: Unutuşun Suları... Vaftizin, abdestin, arınmanın ve kutsanmanın "su"yunu unuttuk. Su arıtmıyor, arıtılıyor artık.
Su bizden gitgide uzaklaşıyor. Biz çoğaldıkça o azalıyor.
Suyun kirlenmesinden söz ettiğimde hemen aklınıza ekolojik bozulma geliyor, değil mi? Hayır. Yanılıyorsunuz. Su parayla kirleniyor. Binlerce yıl boyunca insanoğlunun hiç aklına gelmeyen ve ahlakına uymayan şey modern dünya için sıradan bir gerçeklik olup çıktı! Su hızla kitlelerin doğal hakkı olmaktan çıkıyor; hatta parayla satılan bir hizmet olma özelliğini dahi yitirmek üzere... O şimdi bir ürün. Bize ait değil su, kamusal ya da özel patronları var artık. Bu su ne kadar berrak, ne kadar içilebilir olursa olsun, özünde kirli!
Fuzuli'ydi değil mi? Ayrılığın hararetinden söz eden... Sonra da "Susuzum bir kez bu sahrada menüm çün ara su" diyen... Ayrılık nedir, ayrılık harareti nedir, bilmeyen, umursamayan suyun değerini bilir mi?
Susamak açlıktan farklıdır. Suyun derin anlamını, yerini ve değerini susuzluğa bakarak anlayabiliriz. Suya ihtiyaç değil, özlem duyarız sanki!
Yalnız aşk değil alışkanlık da kör eder gözleri. O zaman sevgilinin yüzü görünmez olur. Ne garip! En erken çok ve belirgin biçimde güzel yüzler yorulur, solar, yok olur.
Alışkanlık... Tanışıklık... Ah o duyguların müşfik katilleri!
Özledim... İkindi vakti ıssız bir benzincide mola vermeyi, bir süre sineklerin uçuştuğu çay salonunda oturup cızırtılı televizyona bakmayı ve sonra tekrar yola düşmeyi özledim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 15 Mart 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/15//babaoglu.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.