İş... Hırs... Mevki... Felaket!
Delikanlı sordu: "Geçen gün modern iş hayatının haset ve çekememezlik duygularına esir olduğunu yazdın ya Haşmet Abi... Peki hırs ne olacak? Baban, dayın falan, arkan sağlam değilse, hırs gerek hayatta!"
Meseleyi on ikiden vurmuştu doğrusu...
"Haklısın" dedim önce. Hırs dediği şeyi ben hedefe yönelik kararlılık, yani azim olarak anlıyordum.
Eh, bu berbat "kıtlık" dünyasında onca kalabalık içinden sıyrılmanın kaç yolu vardı ki!
Ama şunları söylemeden de geçemedim: "Hırs olsun da, hasetle, çekememezlikle yan yana, kol kola olmasın! Hem asıl önemli olan bunlar değil, işinin ehli olman, işini sevmen! "
Hafif alaycı biçimde güldü kerata!
Kendimi iyi niyetli saftorik biri gibi hissettim.
Lafı değiştirmek istedim.
Sonra da "gel" dedim; "gel sana Edward Teller'i anlatayım. Maksat heyecan olsun!"
Edward Teller 1908 yılında Budapeşte'de zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Babası ünlü ve zengin bir avukattı. Ama Birinci Dünya Savaşı sonrası çok kısa süren sosyalist Bela Kun rejimi sırasında babası işini kaybetti. Ardından faşist Amiral Horthy rejimi ailenin durumunu daha da kötüleştirdi.
Edward matematik ve fiziğe meraklı bir gençti .
Zor koşullarda Leipzig'de okumanın yolunu buldu.
Kuantum fiziğinin doğuş yıllarıydı. Teller müthiş hırsı ve yeteneğiyle Heisenberg ve Bohr gibi "baba" fizikçilerin ortamına sokulmayı başardı.
Hitler iktidara gelince de Amerika'ya gitti.
1939 yılında ilk atom bombasının üretildiği Los Alamos laboratuvarında "Manhattan Projesi" ne dahil oldu.
Projenin başında Oppenheimer vardı.
Edward Teller kurumun "teori birimi"nin başına geçmeyi ölesiye istiyordu. Ama Oppenheimer ne derse o olurdu! Büyük fizikçi o mevkiye Hans Bethe'yi getirmeyi tercih edince Teller yıkıldı!
Sonunda atom bombası üretildi ve kullanıldı.
II. Dünya Savaşı bitti.
Ve başta Oppenheimer olmak üzere, bütün Los Alamos'lu bilim adamları bombanın etkilerini görünce barış yanlısı ve atom bombası karşıtı kampanyalar düzenlemeye başladılar.
Edward Teller hariç!
ABD yönetimi J.R. Oppenheimer hakkında "komünist olduğu" iddiasıyla uyduruk bir dava süreci başlattı. Maksat bütün fizikçileri yıldırmak ve hizaya getirmekti!
Mahkemeye tanık olarak çağrılan fizikçiler üstatları ve sıkı dostları olan Oppenheimer 'ı kararlı biçimde savundular.
Teller ise öyle bir ifade verdi ki...
Onlara karşı iddianame hazırlayan avukat Harold Geren bile kendini tutamayıp duruşma salonunda "seni aşağılık adam" diye bağırdı!
Daha sonra gizli FBI dosyaları açılınca anlaşıldı. Teller FBI'la anlaşmış, düzmece kanıtların oluşmasında rol oynamıştı.
Bu olaydan sonra bilim dünyasındaki bütün itibarını yitirdi Teller.
Ama ne gam!
Kendini
"kıyamet silahları" üzerinde çalışmaya kaptırdı.
En iyisi tam bu noktada...
Dünya bu hırs küpü ve kalbi haset duygusuyla köpüren dahiden ne elde etti, onları sıralayayım.
Başkan Truman böyle adamı kaçırır mı hiç?
Onu hemen hidrojen bombası üretim projesinin başına getirmişti.
1952'de ilk
hidrojen bombası patlatıldı.
Doymadı Teller, aynı yolda çalışmaya devam etti.
Nötron bombası nı geliştirdi
1982'de Başkan Reagan'ın çevresine girip onu
"Yıldız Savaşları Projesi" ne ikna etti.
9 Eylül 2003'te 95 yaşında öldü.
O gün kimi fizikçilerin ve barış yanlılarının
derin bir ferahlama hissi yaşadıkları söylenir!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 4 Mart 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/04//haber,7CD090A4AE604D7FAFFDA1897979C0A5.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.