Okudunuz değil mi gazetelerde.. Evin dört bir yanı, öldüren genç kızın silinmiş, temizlenmiş, ama çıkarılamamış kan izleriyle dolu. Bu izler onun boynunu kesen testerede de var. Bu testere ayni evde bulunuyor.. Evde kızın kayıp sevgilisinin annesi ve babası da yaşıyor.. Bu anne ve babanın giysilerinde de, öldürülen genç kızın kan lekeleri belirleniyor.
Polis anne ve babayı göz altına alıyor. Savcı mahkemeye sevk ediyor. Ve mahkeme, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıyor ikisini de.. İkisi de ifadelerinde olayla ilgileri olmadığını, oğullarını görmediklerini söylüyorlar..
Oysa..
Eldeki delillere göre cinayete karışmış, hatta işlemiş dahi olabilirler. Ama en azından katili korudukları ve adaleti yanıltıcı, yalan beyanda bulundukları kesin.. Buna rağmen "Tutuksuz yargılanmak üzere" serbest bırakılıyorlar..
Büyük servetleri ve ilişkileriyle delilleri karartabilecekleri, hâlâ ele geçmeyen oğullarının yurt dışına kaçmasını sağlayabilecekleri dikkate alınmadan..
Niye serbest bırakılıyorlar..
Çünkü sabit adresleri varmış..
Peki Deniz Seki'nin sabit adresi yok mu?. Üstelik o cinayet, hem de ne vahşice cinayet sanığı değil.. "Kullandım" demiş. Yargılanır.. Ama tutuksuz.. Oysa mahkeme onu "Satıcı" diye yargılıyor.. O zaman tutuklu.. Deniz Seki kokain satıcısı.. Kim inanır.. Ama o içerde..
Mustafa Balbay'ın adresi yok mu?. Tutuklandı 8 ay önce, bırakıldı. Kaçmaya teşebbüs etti mi?.. Elde yeni tek bulgu yok. Eski ve ellerindeki bilgisayarda yeni şeyler bulmuşlar da..
Gazetecinin bilgisayarında her şey olur..
Şimdi bir asker, ya da bürokrat benim bilgisayarıma gizli bir belge gönderse, ama fevkalade ilginç.. Ben onu saklamam mı?. Diyelim saklamadım, sildim.. Ama silemiyormuşum meğer.. Orda kalıyor, uzmanlar çıkarıyormuş..
Peki, diyelim polis, gizli polis, derin devlet, her ne karın ağrısı ise, benden kurtulmak için bilgisayarıma bir belge gönderdi. Ben de anında sildim.. Altı ay sonra evimi bastılar.. O silinmiş belgeyi çıkardılar ve beni tutukladılar Ergenekon denen, garip, sulandırılmış, ıcığı, cıcığı çıkmış davadan.. Daha iddianame ortada yok. Daha yargıç yüzü görmeden bir yıldır yatanlar, içerde ölenler var.
Abdi İpekçi davasında bir sanık, zaman aşımından sıyırdı. Zaman aşımı 30 yıl. Bu ülkede cinayet davası 30 yıl sürüyor.. Kemal Türkler'in katil sanıklarından biri de, 30 yıl sonra davası hâlâ bitmeyince kurtarmadı mı?.
Peki Ergenekon 30 yıl sürerse ne olacaklar, bu içerdekiler?..
Deniz Seki tutuklu.. Mustafa Balbay tutuklu.. Ama korkunç bir cinayete karıştıkları üzerlerindeki ve evlerindeki kan izleri ve suç aletlerinden belirli iki kişi serbest.. Şimdi bu ülkede adalete, bu ülkede hakka, hukuka inanmanız, kendinizi güvende hissetmeniz mümkün mü?..
Adalet sadece mülkün, yani devletin değil, demokrasinin de temelidir.
Adaletin oyuncak olduğu ülkede hangi demokrasi, hangi hak, hangi özgürlük!.. Adalet Bakanlığı bu ülkenin tüm yasalarını, tüm Adalet sistemini, sil baştan ele almak üzere çalışmaya başlamalıdır..
O demokrat geçinen medya da, iki yüzlülüğü, yalakalığı bırakıp, gerçek demokrasi safında savaşa başlamalıdır. Adalet çöktü mü, ülke çöker çünkü.. Demokrasiyi geçin..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Bugünkü Tüm Yazıları
Gelin de adalete inanın!..
Yayın tarihi: 10 Mart 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/03/10//uluc.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.