kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Şivan Perwer, 1991’de Londra Wembley Stadyumu’nda Kürtler için düzenlenen bir konserde Prenses Diana’nın tebriklerini kabul ederken...

Diana'nın benimle projeleri vardı ama eleştiriler bitmedi

30.01.2009
- Hiç pişmanlığınız var mı?
- Türkiye konusunda hiçbir şeyden pişman değilim. Çünkü benim amacım bu yıkılmaya, yok edilmeye çalışılan dilin güzelliğini göstermekti. Bunu da burada yapabildim. Pişman olduğum şey ne biliyor musun? Önüme dünya sanatçılarıyla birlikte bir şeyler yapmak anlamında müthiş imkânlar çıkmıştı...

- Kimlerle mesela?
- Peter Gabriel, Tom Jones, Sting, Chris de Burgh, Gypsy Kings, bir sürü Alman sanatçısı, Fransız sanatçısı, Latin Amerikalılar. Hepsinden teklif geldi ama ben boşverdim. Hep Kürt davasıyla ilgiliydim, Kürtler büyüsün, Kürtler gelişsin derdindeydim. Bu konuda pişmanım; en azından Sting'le bir şeyler yapabilirdim. Tom Jones bile hayran kaldı, "Seninle sesimiz birbirine çok yakın" diyordu, ben "Bu adam ne istiyor benden" deyip geçiştiriyordum.

- Pek çok ülke lideriyle de ilişkiniz vardı bildiğim kadarıyla...
- İsveç Başbakanı Olof Palme, Çekoslovakya Başkanı Havel, John Major, Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand, Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer'la tanışıp, konuştum. Prenses Diana da 1991'de Londra'daki konserde çok yakın ilgi göstermişti.

- Heyecanlandınız mı peki?
- Çok heyecanlandım, sarıldı, "Sizi çok beğeniyorum, probleminizi biliyorum" dedi. "Güzel kraliçem, her ülkeyi ziyaret ediyorsunuz ama Kürt bölgesine hiç gitmediniz" dedim, "Gideceğim, söz veriyorum" dedi.
Benimle bazı çalışmalar da yapmak istedi, davet etti ama sol grupların eleştirisi bitmiyordu, 'emperyalistler bizi satın alacak' diye tutturuyorlardı.
Acayip şeyler başıma geldi. Başlarda Amerika'ya, Avrupa'ya bakışım başka türlüydü, 'ne gidip dünya emperyalistleri ile türkü söyleyeceğim' diye hınç vardı içimde. Değiştim...