EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Artık o kelimeye ağzınızı alıştırın
Abant Platformu'nun
Erbil'de düzenlediği '
Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak' başlıklı konferansta, Kürt katılımcıların bir hassaslığına şahit olduk.
Bu siyasi birime ne isim verilecekti?
Türkiye'den gelen
100 kadar entelektüelin bir kısmı 'Kuzey Irak' diyordu. Bazıları ise 'Kürt Özerk Bölgesi' demeyi tercih ediyordu.
Öte yandan bu toprakların adı, Irak Anayasası'nda '
Kürdistan Bölgesi' diye geçiyordu.
Bölgeyi yöneten siyasi oluşuma '
Kürdistan Bölgesel Hükümeti' adı veriliyordu.
Kürt aydınları ise
Türkiye'den gelenlerin
Kürdistan'dan başka bir tabir kullanmasını, en hafifinden hayretle, genellikle de kontrollü bir kızgınlıkla karşılıyorlardı.
(
Not: Öte yandan bölgenin başkenti olan kente
Hewler yerine
Erbil denmesini önemsemiyorlar.)
Bu tür bir kelime hassasiyeti bize yabancı değil. Batı medyasında İstanbul'a ' Konstantinopolis' dendiğinde; kızar, köpürürüz.
O adı Batı'nın bilinçdışında uyuklayan bir canavarın, arada sırada horlaması olarak kabul ederiz.
Uzun bir uykuya yatan bu canavarın amacı, gün gelip uyandığında, İstanbul'daki Türk egemenliğine son vererek Konstantinopolis'i tekrar kurmaktır.
Kürdistan kelimesi de aynı bizimki gibi zengin tarihsel anlamlarla yüklü.
Osmanlı, Kürtlerin yaşadığı bölgeye Kürdistan diyordu. Bu gayet normal, kompleksiz, düz bir adlandırmaydı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında da aynı kelimeye rastlıyoruz. Ama özellikle Kürt isyanlarıyla birlikte kelime hızla kullanımdan çıkmıştı.
Irak yönetimlerinin ve bilhassa Diktatör
Saddam'ın, Kürtler üzerindeki baskısı da
Türkiye'yi etkiledi. Türk basınında Kürdistan kelimesi kullanılmaz oldu.
Ankara için bu kelimenin bir başka anlamı daha vardı. Mantık silsilesi şöyle bir şeydi:
"Kürdistan dersem
devlet kuran bir etnik grup olarak Kürtlerin varlığını kabul etmiş olurum... O durumda '
Türkiye Kürtleri' de bir ulus olur... Ama bu da, 'tek devlet, tek bayrak, tek ulus' formülünün '
tek ulus' bölümüne aykırıdır... O halde Kürdistan kelimesini görmezden gelmem gerekiyor."
Konferansa katılan Türk entelektüellerin elbette böyle bir bakış açısı yoktu. Onlar zaten bu mantığı eleştiren kişilerdi.
Ancak
Türkiye'deki
eğitim sistemi ve
medya atmosferi, belki de hissettirmeden onları etkiliyordu.
Kürt katılımcılar ise Kürdistan kelimesinden bu kaçışta, '
Hâkim ulus ve büyük devlet kibrini' görmeye yatkındı.
Ankara'nın
80 yıllık
dışlayıcı ve
küçümseyici tavrı, işte Türk entelektüelleri aracılığıyla bir kez daha karşılarına çıkmıştı.
Evet, Kürtler genelde böyle düşünüyordu ama
Türkiye'yi yakından izleyenler yakın zamanlara kadar hiç ummadıkları bir değişime şahit oluyorlar.
Ankara'nın Kürtlere karşı tavrı yavaş yavaş değişiyor. 'Kürt bölgesini' bir tehdit değil, bir
fırsat olarak görmeye başlıyor.
Konferansta da belirttiğim gibi:
Bugüne dek devlete bakarak
pozisyon ve
dil belirleyen Türk medyası, yakında
Kürdistan kelimesini sıkça kullanmaya başlarsa... Düne kadar
dağlı düşmanlar diye sundukları Kürtlerin, aslında
yüce gönüllü dostlar olduğunu aniden keşfederse sakın şaşırmayın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 17 Şubat 2009, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/17//haber,FE6D4CC1739848B6A2824F0FB9471454.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.