Seçimler yaklaşıyor.
Doğduğu günden itibaren burada yaşamış, başka bir deyişle 'Doğma büyüme İstanbullu' bir vatandaş olarak, doğduğumdan beri halledilmemiş bazı sorunların artık çözülmesini istiyorum! Oyumu aşağıda 'şikayet konusu ettiğim' sorun ve eksiklikleri çözmeye söz veren belediyeye vereceğim.
-Çocukluğumdan beri mum, lüks lambası, ışıldak gibi eşyalar evin temel taşlarıdır! Ben ilkokulda ışıldak ışığında ders çalışırdım, kocaman oldum, yazar oldum, şimdi bazen bilgisayarı kesintisiz güç kaynağına bağlayıp ışıldakla senaryo yazıyorum! Ehhh yetti beaa! Ziyaret ettiğim hiçbir Batı ülkesinde şimdiye kadar elektrik kesintisi görmedim, bizde haftada bir arıza, kesinti, şu bu, garanti! Bunu yetkileri dahilinde çözecek belediyeye takdirlerimi sunarım!
-70'li yıllardan beri şehirde yürürken ayakkabılarımın içine kum, çimento vesaire girer. Ortopedik çocuk sandaletlerinden son moda stilettolara geçiş sürecim içinde, şehirdeki inşaat bitmedi gitti! Sanki çölün ortasına sıfırdan şehir kuruyoruz! Sürekli bir yapma bozma durumu. Gürültüsü de cabası. Üstelik sadece dış inşaatlar değil, apartman içi tadilatlar da bitmek bilmiyor. Günü, saati, kuralı yok. Matkap ve çekiç gürültüsü, şehirde martı sesinden daha yaygın! Buna son verecek belediyeye saygımı sunarım, oyumla birlikte!
-Trafik rezaletinden bahsedersem klişeye düşerim diye korkuyorum ama ben niye korkayım? Yıllardır aynı klişeyi bize yaşatan belediyeler korksun! Çünkü artık onlara oy vermeyeceğim! Şehir büyüdükçe trafik kötüleşiyor. Misal, Maslak şu anda benim için şehrin ulaşılamaz bir bölgesi. Gidip-dönmek için bir tam gün ayırmak gerekiyor. Karşı tarafta oturan arkadaşlarımlaysa, Amerika'da yaşayanlardan daha az görüşüyorum! E kardeşim bir şehirde trafik sadece karayolundan mı gider? Niye bu metro örümcek ağı gibi yeraltını sarmıyor? Niye İstanbul gibi bir deniz şehrinde her kıyı semtinde bir iskele ve varolan vapurlardan daha sık, daha pratik bir deniz ulaşım imkanı yok. Osmanlı'da daha çok kayık mayık varmış Boğaz'da. Bakın deniz taksiler çok pahalı olmasına rağmen şakır şakır iş yapıyor. Deniz ulaşımı otobüs gibi yaygınlaşsa, sıklaşsa, fışır fışır gitsek gelsek, fena mı olur? Karayolunu hafifletip denizi bir ulaşım alternatifi haline getiren belediyeye sevgilerimi yollarım!
-Yine çocukluğumdan beri bir çeşme, kasır, cami vesairenin önünden geçerken herkes birbirine eserin ismini, tarihini filancasını sorup tahmin yapmaya çalışır. Her köşesi tarihi eser olan bu şehirde, bu yapıları temizletip, koruyup, birer Türkçe-İngilizce bilgi plaketi asmak ve İstanbul'u bir açıkhava müzesine dönüştürmek acaba imkânsız mıdır? Gerisini halleden belediyeye plaketleri bizzat kendi bütçemle yaptıracağım!
-Ben çocukken tiyatro seyretmeye genellikle AKM'ye veya Harbiye'deki Muhsin Ertuğrul Salonu'na giderdik. Değişen şu oldu, tiyatro ve gösteri yapılabilecek binalar çoğalacağına artık bu salonlar bile yok! "Tiyatroyu şehrin yan semtlerine de taşıma çabası çok güzel ama şehir merkezinde oynanacak sahne kalmadı," diyor sanatçılar. Bomba gibi, büyük, teknik olarak mükemmel tiyatro ve gösteri salonları istiyoruz. Bunu yapacak belediye minnet, sevgi ve saygımı, ayrıyeten oyumu kazanır!
-Bir ülkenin medeniyet ölçülerinden biri de büyük şehirlerindeki bilgi kaynaklarının zenginliğidir. Yani kütüphaneleri. Artık sanal mı olur, gerçek mi onu bilmem, ama İstanbul'un öyle bir kütüphanesi olmalı ki, hem Doğu, hem Batı kültürüyle ilgili, eski tiyatro metinlerinden çağdaş müzik notalarına, Osmanlı arşivlerinden çocuk kitaplarına, tornacılıkla ilgili yazılı her bilgiden haftalık dergilere ulaşabildiğin bu mekân, bölgenin, eski zamanın İskenderiye Kütüphanesi haline gelmeli. Sırf bu kütüphanede araştırma yapmak için İstanbul'a gelmeli insanlar. Bunu sağlayacak belediye, benim için unutulmaz bir belediye olur!
-Ben çocuktum sokaktan bir şey alıp yemek kumardı, kazık kadar oldum hâlâ öyle. Bu şehirde gıda olarak dolaşan maddelerin yüzde 50'sinden fazlası çöp ve atık! Hâlâ sokak satıcılarından, büfelerden, hatta birçok lokantadan ne alıp yediğimizi tam olarak bilmiyoruz. Bir 'doğma büyüme İstanbullu' olarak şehrin herhangi bir semtinde, herhangi bir büfeden aldığım bir tostta, bir goralıda gastronomik bir kalite aramıyorum ama en azından ekmeğinin temiz bir ekmek, peynirinin sütten yapılmış gerçek peynir, sosisinin dana eti, Amerikan salatasının ise beni zehirlemeyecek kadar taze olduğunu bilmek istiyorum. Bunu yapacak belediyeye yemek ısmarlayacağım.
Çok şey mi istiyorum?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın
Yayın tarihi: 15 Şubat 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/15/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.