Anadoluhisarı'nda yeni açılan Uskumru balık restoranında, fesleğen soslu levrek, torik lakerdası gibi mezelerin yanı sıra şimdi tam da kalkan zamanı.....
Boğaz ve Marmara'da balığın en güzel olduğu mevsimdeyiz... En zayıf olduğu dönem ise yaz ayları... Ne var ki İstanbullular çiftlik balıklarının tezgâhları ele geçirdiği yaz aylarında, Boğaz'da balık yemek için can atarlar; havalar bozduğunda, yağmur, hatta kar yağmaya başladığında pek az kişinin aklına Boğaz'a gidip yemek yemek gelir. Oysa ne kadar yanlış.
Geçen hafta Anadoluhisarı'nda, Ali Rıza Bozkurt Yalısı olarak bilinen yalıda açılmış Uskumru adlı balık restoranına gittim. Bayramdan birkaç gün önce sessiz sedasız hizmete girmiş.
İyi haber herhalde çabuk duyuluyor olmalı, biz gittiğimizde yaklaşık 100 kişilik restoran büyük ölçüde doluydu.
Aslında Uskumru'nun ilk günden itibaren bu ilgiyi görmesinin iki önemli nedeni var. Birincisi, Boğaz'da şık, geniş rıhtımlı ve mükemmel manzarası olan yerler o kadar da çok değil. Uskumru, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün hemen altında; Lacivert Restaurant'ın yanında... Akşamları mükemmel aydınlatılan Rumeli Hisarı ile her iki Boğaz köprüsünün, yağmurlu havalarda bile çok hoş görünümü var. Boğaz balıklarının eksikliği bir yana bırakılacak olursa, yazın burası daha da cazip. Çünkü yalının önünde 40 metre uzunluğunda bir rıhtım yer alıyor. Terasta dalga sesleri eşliğinde yemek yemenin keyfi çok farklı olacak gibi...
Restorana geldiğinizde aracınız teslim alınıyor, bir merdivenden aşağı yönlendiriliyorsunuz. Belki de siz bu yazıyı okuduğunuzda yapımı son aşamasına gelen asansör devreye girmiş olacak. Başka deyişle, restoran açık olmakla birlikte henüz ufak tefek eksikleri mevcut. Ancak bunların hiçbiri restoranın özünü etkileyecek boyutlarda değil. Uskumru'nun işletmecisi, balık restoranlarını takip edenlerin Çapari, Çatana ve Foça balık lokantalarında restoran yöneticisi olarak tanıdıkları Seyfettin Taştan; özellikle İstanbullu balık severlerin tercihlerini iyi bilen bir kişi.
LAKERDA AĞIZDA ERİYOR
Basılı mönü yok. Ancak çoğu balık lokantasında olduğu gibi, bu eksiklik garsonun yönlendirmesiyle kolayca aşılıyor. Lakerda, fesleğen soslu levrek, közde pişmiş patlıcan salatası ve ince kıyım bir mevsim salatasıyla yemeğe başlıyoruz. Lakerda ağızda eriyor. Bütün siyah kısımlarından arındırılmış nefis bir torik lakerdası.
Fesleğen soslu levreği ve patlıcan salatasını da çok beğeniyoruz.
Ara sıcaklarda restoranın favori mezesi, kalamar külbastı. İri bir kalamar ortadan açılarak külbastı gibi ince bir dilim haline getiriliyor, ızgarada pişirildikten sonra üzerine kekik ve hafif bir sos gezdiriliyor; yumuşacık ve lezzetli. Bir başka özel ara sıcak ise 'Uskumru' spesiyal.
Etrafını pane edilmiş iri bir soğan diliminin çevrelediği özel soslu bu balık mezesi, şimdiden bu restoranın rakiplerinden daha farklı olmaya özen gösterdiği işaretini veriyor. Hafif mayhoş sos, çok ince kıyılmış otlar ve sebzeler ile balık, hiç iç baymayan nefis bir meze ortaya çıkarmış; soğan halkası da çok yakışmış.
Balık yemek niyetinde olduğumuz için mezeleri abartmamaya özen gösterdik ve garsonun beğeneceğimizi ısrarla vurgulamasına rağmen jumbo karides ve fener kavurmayı es geçtik.
Balıklardan tercihimiz, ızgarada bir süre piştikten sonra tepsiye alınan, üzeri folyo ile örtüldükten sonra fırında pişirilmeye devam edilen yavru kalkan oldu. Garson, kalkan balıklarının, o gün öğlen saatlerinde canlı canlı rıhtıma getirildiğini, mutfağa zorlukla taşıdıklarını söyleyince gözümüz başka bir balığı görmedi.
Doğrusu kalkan balığının tavası tercihimdir. Ama garsonun önerisine uyarak ısmarladığımız, ızgarada pişirildikten sonra bir tepsiye alınıp, üzerine folyo kapatılarak fırında da bir süre pişirilen yavru kalkan bir başyapıttı; ağızda eriyordu.
Garson masanın başında filetosunu çıkardı, yanında haşlandıktan sonra ızgarada biraz daha pişirilmiş patates dilimleriyle servis etti. Yemeğin üzerine Yalova'dan özel gelen organik kabak ile yapılmış kabak tatlısı ile ayva tatlısı ısmarladık. Her ikisi de çok başarılıydı.
Uskumru'da rakı çeşitlerinin dışında şimdilik sadece Doluca'nın şarapları var.
Yakında seçeneklerin artacağı, yabancı şarapların da listeye alınacağını öğrendik. Şarap fiyatlarının makul düzeyde tutulacağı da söylendi. Nitekim Boğaz'ın şık bir restoranında bir şişe Sarafin'i 70 YTL'ye açtırabilmek, bu vaadin göstergesiydi. Sonuçta bir şişe şarabımızla bu nefis yemek, kişi başına 95 YTL hesapla son buldu.
Uskumru, Boğaz'ın kaliteli balık restoranları arasında daha şimdiden yerini almış görünüyor. Ama asıl keyfinin yaz aylarında çıkacağı da kuşkusuz.
Yayın tarihi: 14 Şubat 2009, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/02/14/ct/haber,3AE29F85D4EA4DDA8D3D593B46C1A804.html
Tüm hakları saklıdır.