Giriş Saati : 01.02.2009 09:14 Güncelleme : 01.02.2009 17:18
Brezilya Merkez Bankası'nın eski Türk Başkanı İbrahim Eriş, Türkiye'nin en zayıf noktasının cari açık olduğuna dikkat çekti ve "Orada da petrol fiyatları düşük kaldıkça sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Ayrıca bankacılık sistemi çok güçlü ve temiz. Dolayısıyla Türkiye'nin krizden çıkışı daha kolay olacak. Kriz sonrası gelişmekte olan ülkelerin önemi artacak. Onun dışında bir şey daha öğrendik; bu ülkelerin dünya çapında alınan kararlarda katılımcı olmasının etkisini gördük. Krizden sonra, Brezilya, Türkiye, Çin, Hindistan gibi ülkelerin sesini duymamak imkânsız olacak" dedi. Eriş ayrıca, böyle bir kriz ortamında IMF ile anlaşmanın utandırıcı olmadığını söyledi
Brezilya Merkez Bankası'nın eski Türk Başkanı İbrahim Eriş, küresel kriz ve kriz sonrası beklentiler çerçevesinde dünya, Brezilya ve Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelerini CNBC-e Business'e anlattı. Türkiye ile Brezilya'nın günlük konular itibariyle birbirine çok benzediğini söyleyen Eriş, "Mesela krize karşı reaksiyon tamamen aynı. Burada Tayyip Bey, 'Kriz teğet geçecek' diyor. Brezilya Devlet Başkanı Lula da 'Canım bu kriz bir tsunami ise bu Brezilya'ya ancak küçük dalgacık olarak gelir' diyor. Ekonomi yapısı ve sıkıntılar da benzerlik gösteriyor" dedi. Eriş, dalgalı kurun Brezilya ve Türkiye gibi ekonomiler için öneminin çok fazla olduğunu ifade etti. Eriş, şöyle dedi :
"Ancak bu da demek değil ki; merkez bankası hiçbir şekilde piyasaya giremez. Ekonomilerde bilinmesi en zor olan verilerden biri döviz kurunun doğru yerinin neresi olduğudur. Hiçbir iktisatçı bunu bilemez. Dolayısıyla döviz kurunu dalgalanmaya bırakmak çok önemli. Fakat belirli durumlarda merkez bankasının da piyasaya girip bazı düzeltmeler yapması şart. Brezilya'dan örnek vermek gerekirse; Büyük bir özelleştirme programı yapıyorsunuz ve burada yabancı yatırım önemli bir parça oluyor. Bir varlığı 3-5 milyar dolara satıyorsunuz ve bu para aniden piyasaya giriyor. Eğer bu miktarı merkez bankası piyasadan çekmezse paranızı değerlendiriyorsunuz. Bu tip hadiselerde merkez bankasının önemli rolü var. İkinci nokta; bütçe açığını kontrol altında tutmak, mali disiplin. Paraya olan güveni tesis etmek çok önemli. Bu da muhakkak mali disiplinden geçiyor. Üçüncüsü de; endekslemeye, göstergelere dikkat etmek lazım. Ben mesela hâlâ görüyorum Türkiye'de dolar veya euro ile bir endeksleme durumu var. Birçok şeyde fiyatlar euro veya dolar üzerinden konuşuluyor. Kendi paranıza güvenin artması ve paranızın değerini bilmek yönünden TL olarak fiyatlama yapılması gerekir. Brezilya bu yanlışı senelerce yaptı ve kaybetti. Şimdi Real bir değer ölçüsü olarak önemli Brezilya'da. Dördüncü olarak ekonominin dış ticarete açık tutulması meselesi var. En önemli fiyat disiplinlerinden biri dış ticaret. Dolayısıyla bir çok kişi bu durumu tenkit edecektir: 'Burada işsizlik var, damping sorunu var' diye. Ancak bu demek değil ki dış ticaret kayıtsız şartsız olmalı. Mesela, Çin, damping yapıyorsa vergi konulabilir. Fakat bu disiplin gerek enflasyon, gerekse prodüktivite kazanılması bakımından çok önemli. İnatla bunu sürdürmek şart. İçerideki rekabeti artırmak da çok çok değerli. Onun için belirli müesseselerin geliştirilmesi gerekiyor. Monopol veya oligopollerle mücadele edilmeli. Bu çok zaman ve kuvvet isteyen bir iş. Mesela Brezilya'da biz hâlâ bu durumla çarpışırız."
"BU ORTAMDA IMF İLE ANLAŞMAK UTANDIRICI DEĞİL"
Eriş, bir soru üzerine, böyle bir kriz ortamında IMF ile anlaşmanın utandırıcı olmadığını söyledi. Eriş, "Krizin başlangıcından bu yana takip ediyorum Türkiye ve Brezilya'yı. Ben gerçekten Türkiye'nin IMF ile masaya oturmasına gerek olmayacağını zannediyordum. Macaristan, Ukrayna, İzlanda anlaştı ama Türkiye'nin IMF'siz bu krizi atlatacağını sanıyordum. Tek şüphem cari açıktı. Fakat petrol fiyatları düşüyordu ve Türkiye'nin döviz rezervi fena değildi. Bankacılık sektörü de Brezilya'daki gibi güçlüydü. Ayrıca çok fazla ve karışık finansal enstrüman da yoktu Türkiye'de. Dolayısıyla sıyrılıp geçeriz diyordum. Ama olmadı. Eğer dünya bunu uygun görüyorsa, eğer dünya Türkiye IMF'ye gittiği zaman buna uygun bakıyorsa, eğer yabancı yatırımcılar kendilerini daha rahat hissedeceklerse kaybedecek hiçbir şey yok aslında. Belirli devrelerde IMF'ye gitmek utandırıcı olabilir ama şu anda öyle bir durum yok. Belki bu paraya da ihtiyaç olmayacak ancak piyasalara moral aşılamak iyi gelebilir" diye konuştu.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Eriş, bu kriz ortamında Türkiye'nin ne yapması gerektiği yolundaki bir soruya da ise şu yanıtı verdi:
"Türkiye'nin her şeyden önce iç ve dış politikasını düzene koyması şart. Brezilya'nın politik sistemi çok karmaşık, büyük problemler doğuran bir sistem aslında. Fakat sürekliliği var. Oradaki politik stres Türkiye gibi değil. Türkiye'deki bölünme, ülkenin devamlı bir doğudan batıya geçişte kalışı, ne o tarafta ne bu tarafta oluşu Orhan Pamuk bunu çok güzel anlatıyor kitaplarında. Bu durum belli bir stres getiriyor Türkiye politikasına. Ancak Brezilya'da böyle bir durum yok. Brezilya'da hissettiğiniz şey; en basit deyimiyle çalma, çırpma Fakat bir sakinlik var politikada. Bunu maalesef Türkiye'de görmüyorsunuz. Bunlara Türkiye'nin dış politika durumunu, jeopolitik durumunu, Güneydoğu problemlerini eklerseniz gerçekten durum daha karmaşık bir hal alıyor. Dolayısıyla politik reformların yapılması, problemlerin çözülmesi Türkiye'nin geleceği için şart. Bunların arkasından ekonomik iyileşme de, refah seviyesinin yükselmesi de gelecektir."
"TÜRKİYE'NİN KRİZDEN ÇIKIŞI KOLAY OLACAK"
Eriş, yaşanan küresel krizin ciddi olduğunu ve etkilerinin de çok fazla olacağını söyledi. Türkiye'nin krizden çıkışının kolay olacağına da işaret eden Eriş, şöyle dedi:
"Büyük ihtimalle uzun olacak. 2009 kaybolmuş bir yıl muhakkak dünya ekonomisi için. 2010'da gelişmenin ne hızla yeniden başlayacağını söylemek çok güç. Çok yavaş olabilir. Bunun yanı sıra bir şey daha var; gelişmekte olan bazı ülkeler bu krizden oldukça iyi çıkacak. Herkes kaybedecek ama bu ülkeler diğerlerine nazaran daha az kaybedecek. Dolayısıyla önemleri artmış olacak. Bu ülkelerin arasında Brezilya muhakkak var. Şu an sıkıntılar olsa da Brezilya belki de şu anda dünyada krize en hazır ülke konumunda. Çünkü kapalıca bir ülke, dış ticaretin önemi az ekonomisinde. 200 milyar doların üstünde çok yüksek rezervleri var. Hiç rezerv kaybetmedi bu dalga sırasında. Mesela gelişme hızı Çin gibi dış talep nedeniyle yüksek değildi. Dolayısıyla gerileme dünyaya nazaran daha az olacak ve bankacılık sistemi çok kuvvetli. Toksik bir nesne yok yani. Türkiye'de ise bu karakteristiklerin bir kısmı var. Türkiye'nin en zayıf noktası cari açığı. Orada da petrol fiyatları düşük kaldıkça sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Ayrıca bankacılık sistemi çok güçlü ve temiz. Dolayısıyla krizden çıkış daha kolay olacak. Kriz sonrası gelişmekte olan ülkelerin önemi artacak. Onun dışında bir şey daha öğrendik; bu ülkelerin dünya çapında alınan kararlarda katılımcı olmasının etkisini gördük. Krizden sonra, Brezilya, Türkiye, Çin, Hindistan gibi ülkelerin sesini duymamak imkânsız olacak."
ERİŞ KİM?
Eriş, 1944 yılında Samsun Bafra'da doğdu. ODTÜ'de ekonomi ve istatistik okudu. 1966'da ABD Vanderbilt Üniversitesi'nde doktora yaptı. Rice Üniversitesi'nde öğretmen olarak işe başladı. Bu sırada askerlik nedeniyle Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Daha sonra Sao Paulo Üniversitesi'nde davetli profesör olarak çalışmaya başladı. Brezilya'ya yerleşti ve 36 yıldan bu yana bu ülkede yaşıyor. Brezilya, gelişmekte olan ülkeler liginin başını çeken ülkelerden birisi. İbrahim Eriş ise Brezilya'nın bugünkü ekonomik gücüne kavuşmasında önemli rol oynayan bir isim. 1990-91 döneminde Brezilya Merkez Bankası Başkanlığı koltuğunda ateşten gömleği giyen Eriş, taviz vermeden uyguladığı politikalar sonucu ülkeyi hiper enflasyonlu dönemden düzlüğe çıkaran isimlerin başında geliyor. Bugün de Brezilya'nın saygın simalarından ve ekonomistlerinden biri. Devlet Başkan Lula da Silva da "Türkiye denince Atatürk'le İbrahim'i hatırlarım" diyor.