kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Ayşe Kulin, Veda ve yeni çıkan Umut'un ardından bir üçüncü kitapta da kendi hayat hikâyesini yazacak.

Annemi kırdığımı öldüğünde anladım

MELİS.D ÇALAPKULU
05.12.2008
Ayşe Kulin, son kitabı Umut'ta kendi ailesi üzerinden Cumhuriyet'in ilk yıllarını anlatıyor. Babasına çok dü.kün olan Kulin, bu yüzden annesini kırdığını onu kaybettikten sonra fark etmiş ve pişman olmuş..
Ayşe Kulin, son kitabı Umut'ta, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarını biri göçmen, diğeri İstanbullu iki aile üzerinden anlatıyor. Biri annesinin, diğeri babasının ailesi...
Kulin, Umut'un en başında kısa bir soyağacı veriyor ki hikâyeler anlatılırken okur, 'kim kimdir'e hâkim olabilsin. Zeki Salih Kulin, babasının babası. Boşnak. Karısı Gül Hanım'a çok düşkün ve onun hatırına İstanbul'a göç ediyor. Onların çocukları Nusret, Saadet ve Muhittin (babası).
Ahmet Reşat Yediç (Annesinin babası) ve karısı Behice ise İstanbullu, yerli bir Osmanlı ailesi. Üç kızları var Leman, Suat ve Sabahat. Temizlik hastası olan Leman ve doktor kocası Mahir'in kızları Sitare, Muhittin ile evleniyor ve Ayşe Kulin doğuyor.
Kitabın baş karakterine dönüşen kişi ise Kulin'in büyük teyzesi Sabahat.
Ermeni bir genç olan Aram'la birbirlerine Amerikan kolejinde âşık oluyorlar ve çekilen büyük acıların sonunda ancak 40'larına yakın evlenebiliyorlar. Ve bir de evin gelinlerinden Mehpare'nin hikâyesi var.
Kocasını genç yaşta kaybeden Mehpare, oğlunun geleceği için göstermelik bir evlilik yapıyor ama kazayla(!) hamile kalınca işler değişiyor. Kulin, yine ailesinin hikâyesini anlattığı Veda romanının devamı olan Umut'un ardından, bu kez kendi hayat hikayesini anlatacağı üçüncü bir roman da yazacak.

- Büyük dedelerinizin, teyzelerinizin, amcalarınızın, anne ve babanızın hikâyesini detaylarıyla ve büyük bir samimiyetle anlatıyorsunuz. Peki kurgu var mı hiç kitapta?
- Aşağı yukarı hiç kurgu yok. Bir tek Mehpare'de. Veda'da da onu kurguladım biraz. Adını değiştirdim. Çünkü onun torunları hayatta, o yüzden onu biraz kollamak istedim her iki kitapta da. Ama olaylar doğru.

- Çok detaylı anlatıyorsunuz büyüklerinizin hikâyelerini. Çok hikâye dinlediniz herhalde. En çok kimlerden dinlediniz?
- Bir kere bütün o insanları gördüm. Ben dördüncü sınıfa geçmiştim Ahmet Reşat, yani büyük dedem öldüğünde. Çok düşkündüm, çok severdim dedemi.
Karısı Behice öldüğü zaman orta ikideydim. Büyük teyzelerimle de çok yakın ilişkilerim vardı. Anneannem hayatımızı karartırdı. Onun o temizlik takıntısı... Beraber tramvaya binerdik, biri öksürünce anneannem hemen paltosunu ağzına kapatır, ben rezil olurum bir genç kız olarak. Paraları elini değdirmeden tutar. Bütün bunlar genç birini çok rahatsız ediyor. Ben yatılı okuyorum. Her yıl okula gelir. Benim yatağımda daha önce yatan kimdi diye kontrol ederdi. Ve çok sinirlendirirdi beni.

- Anneniz çok genç yaşta evlenmiş...
- Çok gırgır, uçuk, esprili, komik bir kadındı annem.
Herhalde babamdan çok etkilendi, çünkü çok yakışıklı bir adamdı babam.
Bir de Almanya'da ihtisas yapmış pırıl pırıl bir mühendis. Çok iyi bir işi var, iyi bir para kazanıyor devlet memuru olarak. Doğru, dürüst, fevkalade bir insandı. Babam anneme çok âşıktı.
Annem de babamı severdi, sayardı.

- Annenizde aşk yok muydu?
- Babamın aşkı baskındı herhalde.

- Nasıl bir kadındı anneniz?
-
Annem hayat doluydu. Çok hoş giyinirdi. Bir gün Ankara'da yolda tıkır tıkır yürüyor. İki arkadaşı geliyor karşıdan. "Nereye gidiyorsunuz kızlar?" diyor. "Terbiyesiz bir kadın öğle yemeğine çağırdı. Gittik evine kapı duvar," diyorlar. "Aa, terbiyesiz kadın, yapılır mı böyle şey," diyor. Birden bir fark ediyor, "Aaa, o benim," diyor. Ama hayatı bunlarla doluydu. Bir gün de babamla Avrupa'dalar. Çok iri göğüsleri vardı annemin. Benim de öyledir. Ben de önden düğmeli hiç sevmezdim çünkü siz farkına varmadan açılabiliyor. Annem de öyle bir şey giymiş. Babamla bir barda oturuyorlar. Barın arkasında da bir ayna var herhalde. Annem, "Ay Muhittin şu kadına baksana, terbiyesiz kadının bütün göğsü ortada," diyor. Babam bir bakıyor ki annem, "O sensin Sitare," diyor. Çok eğlenirdim annemle.

- Siz babanıza müthiş bir hayranlık besliyorsunuz, belli. Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülke için yaptıkları da sizi çok etkilemiş.
- Her bir şeyini takdir ediyorum. Ben babamı çok özlerdim. Babam hep Anadolu'da bir yerlerde ya bir baraj yapıyor olurdu ya bir yol, ya elektrik getiriyor olurdu. Çocukluğumda babam bana hep kartpostal yollardı ve takip ederdim nerede olduğunu. Çok düşkündüm babama.

- Anneniz, babanızla olan ilişkinizi kıskanır mıydı?
- Şimdi dönüp geriye baktığım zaman herhalde bir parça kıskanırdı. Babamı herkesten çok sevdiğimi bilirdi.
Babam da beni hep itelerdi anneme doğru, üzülmesin diye. Bana pek aldırmıyor gibi gelirdi ama artık benim de çocuklarım var ve görüyorum ki insan aldırıyor. Yani şimdi biraz pişmanım. Kırarmışım yani onu. O kendi babasını 17 yaşında kaybetmiş. O bölümleri yazarken çok duygulandım.
Çok üzüldüm annem için. Hiç o gözle bakmamışım ve ne haksızlıklar etmişim ona. Annem öldükten sonra oldu tabii bütün bunlar. Keşkeler hep sonra geliyor.
Haberin fotoğrafları