kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Hep Çehov oynamak istedim

12.12.2008
- Bugüne kadar hep özel tiyatrolarda var oldunuz. Şimdi ne oldu da Vişne Bahçesi gibi klasik bir oyunla, üstelik Şehir Tiyatroları kadrosunda sahneye çıktınız?
- Ben bir proje yaparken bir sonraki projenin düşü, ateşi de bir yanımda yanmaya başlıyor. Frida'dan sonra da hep 'Çehov' demeye başlamıştım. Özel tiyatrolarda klasik oyunları sahnelememiz çok zor. Çünkü maddi olarak o külfetin altından kalkamıyoruz. Bir oluşum olarak üç kadın bir araya gelmiştik ama olumlu bir sonuç çıkmadı. Ben tam umutsuzluğa kapılmıştım ki İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Müdürü Orhan Alkaya beni aradı ve "Şehir Tiyatroları kadrosuna girmek istemez misin? Seni burada görmeyi isteriz,'' dedi. Çok şaşırdım. Bir kurumun kadrosuna girmek benim için çok kolay değil. Çok bağımsızlığına düşkün biriyim, göçebeyim, nereye ne kadar süre bağlı kalacağım belli olmaz. "Ama ben Çehov oynamak istiyorum,'' dedim.

- Niye ısrarla Çehov?
- Çehov'un benim için çok özel bir yeri vardır. Bir kere kimsenin yadsıyamayacağı gibi olağanüstü bir tiyatro edebiyatı yapıyor. Çok sağlam karakterler kuruyor ve öyle bir dönemde yaşıyor ki... Tam devrim öncesi... Sovyet devriminden kısa bir süre önce vefat ediyor. Tam dönüşümün ortasında yaşıyor. Yazdığı bütün karakterler de o dönüşümün içindeki insanlar. Dolayısıyla dramatik çatışmanın çok elverişli olduğu metinler haline geliyor. Ve karakterler bir oyuncu için büyük bir keyif. O sırada yönetmen Ali Taygun da Vişne Bahçesi'nin kadrosunu kuracakmış. Böylece başladık.