Geçtiğimiz Pazartesi Hrant Dink'in kalleşçe öldürülüşünün ikinci yıldönümüydü. Yarın iki yıla yakın süredir devam eden bu davanın yeni duruşması yapılacak. Dink ailesinin avukatları cinayetten bir yıl sonra davanın neden ilerlemediği,
sorumluların nasıl korunduğu ve ne tür engellerle karşılaşıldığı hakkında rapor yazmışlardı. Aradan bir yıl geçtikten sonra durumda bir değişiklik yok.
Olumlu diye değerlendirilebilecek tek gelişme, Yasin Hayal'in McDonalds'ı bombalamasının ardından onunla işbirliği yapan Erhan Yücel'i muhbir diye işe alan dönemin Trabzon Emniyet Müdürü, şimdi ise İstihbarat Daire Başkanı olan Ramazan Akyürek hakkında soruşturma açılması.
Dink ailesinin avukatlarına göre iki yılın sonunda durum özetle şöyle:
*
"... "Hrant Dink'in yaşamının yakın ve ciddi tehdit altında olduğunun emniyet birimleri tarafından değerlendirilmiş olması ve kendisine koruma sağlanması gerektiği" yönündeki somut tespitlere rağmen Hrant Dink'e neden koruma sağlanmadığı ve (bunların) neden yargılanmadığı soruları hep
cevapsız kaldı.
* Gelinen noktada, MİT, Jandarma ve Emniyetin Hrant Dink'in öldürülmesi olayındaki sorumlulukları ve işbirliği ve koordinasyon sağlama konusundaki kusurları, birbirlerinden bilgi ve belge sakladıkları ve kendilerini kurtarmak için birbirlerini suçladıkları bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Birbirleriyle kavgalı bu üç kurumun...iki konuda uyum içinde olmaları ve birlikte hareket etmeleri dikkat çekiciydi:
Hrant Dink'in öldürüleceğini bilmelerine rağmen onu korumak (için) hiçbir önlem almama konusundaki kararlılıkları, Hrant Dink'in katil zanlısına/zanlılarına
kahraman muamelesi yapmaları."
Siyasette şiddetten arınmak Ergenekon soruşturmasıyla da bağlantısı olduğu anlaşılan Dink cinayetinin çözülmesi ve bu cinayeti işleyenlerin tüm bağlantılarının açığa çıkarılması mutlaka gereklidir. Öncelikle
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve özellikle yargı erki açısından bu davanın bir
haysiyet meselesi olması gerekir. Bu cinayeti tüm boyutlarıyla çözemediği, tüm suçluları mahkum edemediği, bağlantıları ortaya çıkarmadığı taktirde
Türkiye dünya kamuoyunda inanılmaz derecede itibar yitirecektir.
Hrant Dink Ermeni olduğu için öldürülmüştür. Kendisine yönelik soykırım suçlamalarıyla mücadele eden ve dünyaya kendisini dinlemesi için çağrıda bulunan bir ülkenin bu davayı neden hızla sonuca ulaştırması gerektiği ortadadır.
Bunlardan daha önemlisi toplumun bu davayı sahiplenmesidir.
Türkiye son dönemlerde kendi karanlık yüzüyle çok sık karşılaşır oldu. Hiçbir hesabın kapatılmamasının, hiç bir geçmiş kötülükle yüzleşilmemesinin bedeli, "ötekine düşmanlık" şeklinde kimi zaman bir gruba kimi zaman diğer gruba karşı yöneltilen,
ırkçılığa da kayan öfke ve şiddetle ortaya çıkıyor. Tam da bu nedenle tüm yaşamınca şiddete karşı çıkmış, kardeşce yaşamayı savunmuş Dink'in görüşlerinden rahatsız olanların dahi, eğer toplumsal barışı arzuluyorlarsa bu cinayetin çözülmesinden yana tavır almaları gerekir. Eğer şiddeti dışlayan bir siyaset anlayışı tüm kesimlere hakim olmadıkça bu ülke daha çok trajedi yaşayacaktır.
Meslekdaşımız Hrant Dink haince katledileli iki yıl oldu. Cinayetin tasarlanması, işlenmesi ve cinayet sonrası delillerin saklanması veya yok edilmesinde rolü olan tüm kişiler, ve bunların devlet kurumları içinde yer alan bağlantı ve uzantıları yargı önüne çıkarılarak, açılan dava sonuçlandırılmadıkça, cinayet kamu vicdanını sızlatmaya kuvvetle devam edecek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de aklanmamış olacaktır. Davanın takipçisi olmayı sürdüreceğiz.
Yayın tarihi: 25 Ocak 2009, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/25//haber,BA852B9F55654C688069936E87BF4E37.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.