Dün
Hrant Dink 'in ölüm yıldönümüydü ve Radikal'de
İsmet Berkan yazdığı yazıda geliyorum diyerek gelen ölümün doğrudan doğruya ırkçı bir katliam olduğunu belirtiyordu. Dink, öncelikle ve özellikle Ermeni olduğu için öldürülmüştü. Bu bizim içimizde saklı duran ve çok farklı nedenlere bağlı bir biçimde varlığını sürdüren
'ırkçılığımızın' bariz bir göstergesidir ve bugüne kadar da kimse Hrant Dink başka bir nedenden ötürü öldürüldü demedi, diyemiyor da. Bazı metinlerde Dink'in '
çizmeyi aşan bir azınlık ' olduğu için öldürüldüğü yazıldı. O da aynı kapıya çıkar: 'çizmeyi aşan azınlık' demek ırkçılığın bir başka tanımıdır.
Ben de
pazartesi günü bu köşede bir yazı yayımlayarak bilhassa son olayların büsbütün kabarttığı
anti-semitizmi söz konusu ettim. Gene aynı tepkiyi gösterdiğimizi, İsrail'in Gazze'ye yaptığı her türlü ölçüden uzak ve o toplumun kendi içinde de tepki toplayan saldırıyı paravana ederek belli kesimlerin işi derhal Yahudi düşmanlığına çevirdiğini ve bu düşmanlığı bizzat kendi vatandaşlarına uyguladığını belirttim.
Gelen tepkiler Beklenebileceği üzere bu yazıma olmadık ölçüde tepki geldi. Haydi ağza alınmayacak derecede küfür içerenleri bir yana bırakalım. Onlara 'Allah ıslah etsin´demekten başka sözümüz olamaz.
Türkiye'de yaşayan Yahudi kökenli yurttaşlarımızın cevabi mesajlarında dile getirdikleri ve yaşamlarına dönük kaygı ve kuşkuları da bir gerçek olduğu ve tam da o noktaları söz konusu ettiğimiz için ayıklayalım.
Geriye kalan mesajlarda işe yarayabilecek iki tür tepki görünüyordu.
Siyaseten doğru olmak Birincisi, benim yazımı
'tepeden tırnağa siyasal doğruluk kokuyor' diye eleştiriyordu bazı okurlar. Hemen cevaplayayım:
Ben o derecede siyasal doğruluk yanlısı ve her şeyi sterlize etmeyi bilen, seven birisi değilim. Ayrıca da Türkiye'de Yahudi cemaatine dönük tahayyül edilmez küfür ve tehditlerle başlatılan bir saldırıyı eleştirmenin (üstelik de yazıda öne sürdüğüm onca iddiayla) neresi siyaseten doğruluk anlayamadım. Kaldı ki, siyaseten doğruluk bir 'ince ayar' yapmaksa o da niye yanlış olsun. Fakat değil. Ben çok açık şeyler sordum ve henüz onların yanıtı ortaya çıkmadı.
Kuran'la siyaset yapmak İkincisi şu: çok sistemli bir biçimde elektronik posta kutularımıza yüzlerce ayrı kanaldan iletilmiş
'Anti-semitizm suçlamalarına cevap' başlıklı bir bildirge var. Ben dikkatle okudum.
O metin benim öne sürdüğüm anti-semitizm suçlamalarının hiçbirine cevap vermiyor, veremez de. Çünkü metin bir kez daha İsrail'in Gazze'de yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu dile getiriyor. Üstelik de bunu Kuran'dan ayetlerle yapıyor.
Birincisi Kuran'ın böyle bir metne öncelikle karıştırılmasını doğru değil yanlış bulurum. İkincisi İsrail'in 500 kilometrekarelik bir yerde yaşayan ve nüfusun % 60'ının 14 yaş altı çocuklardan müteşekkil bir coğrafyaya F16'larla o kullandığı diğer silahlarla saldırmasının doğru bir yanı olabilir mi? Mesele bu olmadığı için geçelim. Zordur Faşizmi sezinlemek Mesele, bu yanlış hareketin söz konusu edilerek
Türkiye'de yaşayan Yahudilere karşı bir önceki yazımda belirttiğim yıldırma ve sindirme hareketinin başlatılmasıdır.
Bu harekete okullarda Gazze şehitleri için saygı duruşu da dahildir. Onu da belirteyim. Evet, ırkçılık ve faşizm önlenmesi zor şeylerdir.
Çünkü faşizmin tehlikesi çoğu zaman hiç öyle sanmadığımız halde o anlama gelecek tepkiler göstermemizden kaynaklanır. Masum sandığımız birçok davranışın gelip öyle bir noktada tıkanmasından beslenir. Ben gene aynı şeyi söylemeyi sürdüreceğim:
yapılan hata İsrail devletinin hatasıdır, Yahudilerin değil. Türkiye Yahudileri önce TC vatandaşıdır sonra Yahudidir. Onları şuna buna zorlamak da bu yaşananlardan mesul tutmak da geç kalmış milliyetçiliğimizin ve ona bağlı olarak doğup içimize çöreklenmiş
ırkçılığımızın kötü bir tepkisidir. Başka Hrant Dink'ler ölmesin diyorsak, aman dikkat!
Yayın tarihi: 21 Ocak 2009, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/21//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.