İş
Sanat'ın sahne imkanları dar olunca Budapeşte Senfoni değil, minik bir Oda orkestrası gelmiş sanki İstanbul'a.. Topu topu 25 sanatçı oturabilmiş ki, sahnenin önünde vals yapan dansçılara yer kalsın..
Bu yüzden İş Sanat'taki Yeni Yıl Konserinde kendimizi bir filarmoni salonunda değil, Viyana'nın bir gece kulübünde, Strauss vals ve polkalarıyla dans eder hissettik o gece.. O da hoş ve şirindi..
Tabii 100 sazlık orkestrada olduğu gibi gürül gürül akmadı Mavi Tuna kulaklarımıza ama, çok eğlendik..
Keyfimiz artık her yeni yıl konserinde klasikleşen Radetzky Marşında el çırparken doruğa vurdu.
Şampanya Polkasında şefin patlattığı şampanyayı balerin kızın koca salonda bula bula içki içmez Hıncal'a ikramı da iyiydi hani.. Günlerdir içim dışım ilaç.. Eee.. Bu da ilaç.. Diktim kafaya.. Fon dip..
Gece boyu daldım daldım gittim.
O devirde yaşasaydım.. Düşünebiliyor musunuz?.. Viyana'da bir parkta bir Pazar günü.. Parkın bir köşesinde Strauss'un orkestrası valsler çalıyor, romantizmin doruğunda ve siz, damınız kollarınızda dönüyor, dönüyor, dönüyorsunuz.. Belki de o sırada ayni parkın öbür ucunda da Offenbach çaldırıyor, kendi orkestrasına Can Can.. Çılgın bir dans onunki de..
Şimdi, o müzikten, o danslardan çıkıp, 50 Cent'in müzik ve dansına nasıl gelmiş dünya?..
İleri mi gitmişiz, yoksa geriye mi düşmüşüz?.
Siz düşüne durun.. Ben Strauss ve Offenbach'la yaşamalıydım!..
Yayın tarihi: 15 Ocak 2009, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2009/01/15//haber,E756893557334E26878E9435F9CAF80C.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2009, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.