Samanyolu TV'de yayınlanan Hayat Dersi adlı bir program var. Geçenlerde bu sütunlarda yazmıştım. Özel bir bakımevinde eziyet gören yaşlı teyzelerin durumunun gizli kamera ile tespit edilmesinin yüreğimi nasıl dağladığını anlatmıştım. Ama pek çok
televizyon izleyicisi gibi ben de "tuzağa" düşmüşüm... Zira bu programda "gizli kamera görüntüsü" adı altında gösterilenler kurgudan başka bir şey değilmiş. Mağdur insanlar ve onlara eziyet edenler ise "canlandırma" yapan yarı amatör oyuncularmış!.. Geçen hafta evinden atılan bir kadının sokaklardaki perişan hali ekrana geldi. Sonra da eve yerleştirilen "sözde" gizli kamera görüntüleri eşliğinde ona eziyet eden aile ile stüdyoda yüzleştirildi. Ardından bir uzman, uzun uzun nasihatlerde bulundu. Sonrası meçhul... Kadın tekrar o eve niye gönderildi? Madem eziyet görüyordu da, bir sığınma evine yerleştirilmesi daha uygun olmaz mıydı? Program bu soru işaretleriyle sona erdi... Bir kaç gün sonra Hayat Dersi programının mağdurlarından birini atv'nin Canım Ailem dizisinde figüran olarak izleyince ayıldım... Meğer ekrana getirilen her şey "canlandırmalardan" ibaretmiş... Tamam, bu olaylar ve daha fazlası bizim çevremizde yaşanıyor. Ama sorumlu yayıncılık ilkeleri gereğince bize servis edilen görüntülerin "canlandırma" olduğu, program sırasınca sık sık altyazı ile belirtilemez miydi? Seyirciyi derede oynaşan balık gibi görüp, televizyonculuğu bulanık suya zoka sallandırmak sananlar bu çağdışı yöntemden ne zaman vazgeçecek?
Yayın tarihi: 26 Aralık 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/26/gny/haber,234BE4A4CC0B44749748EBA4E58B7998.html
Tüm hakları saklıdır.