Eskiden olsa 1 Aralık'ı zor bekler, hemen dolaptan kocaman ağacımı çıkarır, keyifle süsler püslerdim. Sonra da evin bütün ışıklarını kapatıp, ağacın minik lambalarını seyrederdim. Çocuk gibi... Ama bu yıl ne ağacı ne de süsü görecek gözüm var. Şart da değil zaten ama o ağacın ilk süsleme günü duyduğum sevinci, bu yıl da yaşamak isterdim doğrusu... Eski Mısır ve Çin uygarlıklarına kadar dayanan bir geleneği sürdürmüş olmayı da. Evet, yılbaşı ağacı birçok insanın zannettiği gibi yalnızca bir Hıristiyan adeti değil. Putlara ve doğaya tapıldığı zamanlarda da ağaçlar sonsuz hayatın sembolleriymiş.
Daha sonra Kuzey Avrupa'da tam da bugün, 21 Aralık'ta yani, günler uzamaya başlayınca 'karanlığın bitişi' ayinleri düzenlenir ve bu törenlerde de çam ağaçları süslenir mumlarla, elma ve kurabiyelerle donatılırmış. Neyse işte, yeni hayat felsefem, "Yapmak istediğini yap, istemediğini yapma,'' gibi basit bir cümle üzerine kurulu olduğu için gelenekadet falan deyip de kendimi zorlamayacağım.
Yok bu yıl ağaç mağaç! Dağılın!
Yayın tarihi: 21 Aralık 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/12/21/pz/haber,C5311E3647BE4EC1B9895064DC8999C1.html
Tüm hakları saklıdır.