kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Japon aşçılar yemek hazırlığında.

İlk Japonlar keşfetti

DENİZ ERBİL
12.12.2008
Beyoğlu'nda hizmet veren Japon lokantası Tokyo, 80 çeşit suşisi, erişteli Udon çorbası, Gyoza mantısı, deniz ürünleri ve pilavıyla çoktan ağzının tadını bilen Japonların mekânı haline gelmiş bile... ..
Japon mutfağı denince içimden saygıyla önümü iliklemek gelir. Her köşe başında karşımıza çıkan, ağzının tadını bilen bir Japonun tüylerini diken diken edebilecek düzeysizlikteki çok ucuz suşi barlar bir yana, gerçek Japon restoranlarında yemeklerin büyük bir titizlikle hazırlandığını görürsünüz. Dünyanın her yerinde Çin restoranları ve onların civara yaptıkları paket servisleri, makul bir ücretle karın doyurmak isteyenler için caziptir. Ancak Japon restoranları için aynı şeyi söyleyemeyiz; onlar öteki Uzakdoğu restoranlarına göre çoğu kez daha pahalıdır. Genellikle porsiyonlar küçük tutulsa da tabağa büyük özenle yerleştirilmişlerdir. Çünkü Japon yemeklerinin lezzetli olmaları bir yana, mutlaka göze de hitap etmeleri beklenir.
Son zamanlarda İstanbul'da çok kaliteli Japon restoranları açıldı. Bunların büyük bölümü kentin en pahalı restoranları arasında yer alıyor. Ancak son zamanlarda ününü sık sık duyduğum Tokyo adlı Japon restoranında fiyatların öyle ürkütücü boyutlarda olmadığını öğrenince, bayram öncesi bir öğlen, bir arkadaşımla Taksim'de, Aya Triada Kilisesi'nin sokağında bulunan bu restoranın yolunu tuttuk. Burası daha önce Dulcinea adlı barın bulunduğu yerde açılmış, iki katlı bir mekân.
Biz gittiğimizde, İstanbul'da hiçbir zaman bir arada rastlanamayacak sayıda Japon, restoranın alt katını tümüyle doldurmuştu.

38 PARÇALIK SUŞİ TABAĞI
Mönü kartının bir yüzü tümüyle suşi çeşitlerine ayrılmıştı. Tam 80 çeşit saydım. 38 parçadan oluşan suşi tabağı 118 YTL ile en pahalısıydı. 12 çeşitten oluşan Nigiri tabağı 36, 18 parçalık Maki suşi tabağı 32 YTL'ydi.
İki adet Nigiri suşinin fiyatı ise 10 YTL olarak belirtilmişti. Kaliteli suşiler için bu fiyat makul görünüyordu. Biz suşi yemeyi bir sonraki gelişimize bıraktık. Liste dört çeşit çorbayla başlıyordu.
Patatesli, sebzeli, deniz yosunlu, Japon usulü karışık turşulu olmak üzere dört çeşit de salata yer alıyordu listede. Aperatif olarak adlandırılan küçük başlangıçlardan sonra sebze yemekleri, et yemekleri, tavuk yemekleri, deniz mahsulleri, ev yapımı Japon makarnaları, pilav yemekleri ve tatlılar, listedeki öteki ara başlıkları oluşturuyordu.
Ben bir mini Udon çorbası, arkadaşım ise Gyoza diye adlandırılan buharda pişirildikten sonra tavada hafifçe kızartılmış Japon mantısı ısmarladık.
Yemekler gelinceye kadar da ortaya Edamame adı verilen haşlanmış körpe soya fasulyesi getirttik.
Japon eriştesi anlamına gelen Udon ile yapılmış çorba olağanüstüydü.
Nefis bir konsome içinde, tam kararında pişirilmiş az miktarda erişte ve biraz yeşillikle gerçekten olağanüstüydü. Gyoza da incecik, ağızda eriyen hamuruyla çok lezzetliydi. İstanbul'a son zamanlarda gelen Uzakdoğu restoranlarında da tadabileceğiniz Edamame ise çerez olarak bağımlılık yaratabilecek bir spesiyalite. Üzerine deniz tuzu serpilip ılık ılık servis ediliyor.
Dişlerinizin arasında taneleri koparıp kabuğunu atıyorsunuz. Taze soya fasulyesi kolay bulunabilse, öteki çerezlerin pabucunu dama atabilir.

OTOMOBİL DEĞİL LEVREK
Ana yemek olarak arkadaşım deniz ürünleri içinden Suzuki ısmarladı.
Soruşturdum, Suzuki, levrek anlamına geliyormuş. Bir otomobil markası olarak 'levrek' çok sevimli. Gelelim yemeğine; istiridyeler kaynatılıp, suyu çektirilerek yapılan oyster sosta bekletilmiş tava levrek yine tavada kızartılmış yeşillikler üzerinde getirildi. Balık sosta dinlendirilmenin de etkisiyle ağızda eriyordu. Benim ısmarladığım Yakiniku ise Japoncada ızgara et anlamına geliyormuş. Bana servis edileni susam, sarımsak ve soya sosuyla lezzetlendirilmiş ve ince şeritler halinde dilinmiş olanıydı.
Fazla olacağını bile bile, sırf kalitesini görmek amacıyla bir porsiyon sebzeli yumurtalı kızarmış Japon pilavı, bir porsiyon da wok'ta pişirilmiş karışık sebzeli kızarmış Japon eriştesi Yakisoba getirttik. Her ikisinden de çok memnun kaldık.
İçki listesinde kokteyller, Japon pirinç rakısı Sake, yerli şaraplardan Kayra, Doluca ve Corvus'un ürünlerinin yanı sıra bazı ithal şaraplar, yerli biralara ek olarak da Japon Asahi birası bulunduruluyordu.
Mönüdeki yemekler içinde en pahalısı 30 YTL ile karides tempura, yani Japon usulü tava karidesti. Başlangıç yemeklerinin fiyatı 7-12, pilav ve erişteler ise 3-24 YTL arasında değişiyordu. Ana yemeklerin büyük çoğunluğu 20-25 YTL arasındaydı. Biz iki kişi herhalde en az dört Japonun yediği kadar yemek ısmarladık.
Yanında da Japon birası yudumladık.
Allahtan üst katta, locayı andıran bölümde oturduk da aşağıdaki çekik gözlü konuklarımızın "Bu Türkler de ne açgözlü," diye düşünmelerine fırsat vermedik.
Herhangi bir restoranda burada ödediğimiz 120 YTL hesap gelseydi, çok pahalı sayılabilirdi. Ancak yemekleri, kullandıkları yemek takımları ve servisi böylesine kaliteli bir Japon restoranı için bu kadar hesap normal sayılmalı.
Tokyo, öğlen ya da akşam yemeklerinin yanı sıra, Beyoğlu'na yolu düşenlerin ara saatlerde de küçük bir içki ve lezzetli atıştırmalıklarla hoşça vakit geçirebilecekleri iyi bir Japon lokantası.
Haberin fotoğrafları