Giriş Saati : 16.12.2008 10:45 Güncelleme : 16.12.2008 23:23
Türk Ekonomi Bankası (TEB) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi, Türkiye'nin, küresel krizde birinci dalgayı hafif atlattığını belirterek, ikinci dalganın gelişinin hızlandığını ve bunun daha kötü olacağını söyledi.
TEB Yönetim Kurulu Başkanı Canevi, Antalya Sanayici ve İş Adamları Derneği (ANSİAD) tarafından düzenlenen ''6'ncı Girişimcilik Haftası'' etkinliklerine katıldı. Akdeniz Üniversitesi'nde ''Küresel Kriz ve Ötesi'' konulu konferansta görüşlerini anlatan Canevi, 2007 yılında başlayan mali krizin 2008 yılı ortalarında tüm dünyayı olumsuz etkilediğini anımsattı.
Türkiye'nin 2001 yılında yaşadığı kriz sonrası aldığı önlemlerle küresel krizin birinci dalgasını 3-4 milyar dolarlık hasarla atlattığını belirten Canevi, ancak Türkiye ekonomisinin büyümesinin dış kredilerle gerçekleştiğini, bu nedenle bu süreçte dış kredi bulmakta zorlanacağını kaydetti. Canevi, şöyle konuştu:
''Türk ekonomisinin yüzde 6-7 büyümesi, sağlanan dış kredilerle sağlanıyordu. Bu dönemde ekonomik büyüme yüzde 1-2 olur. Bizim dışardan kredi alma olanağımız da daralıyor. Bunun için kendi iç dinamiklerimize bakmalıyız. Güney Kore, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Brezilya gibi ülkelerle rekabet etmeliyiz. Bunun için bize düşen görev, kredibilitesi yüksek ekonomi imajı yaratıp yurt dışına sunmak gerekiyor. Bugünkü krizi henüz hissetmedik. Bu, 2001 yılında yaşanan krizde finans ve bankacılık sektöründe alınan önlemler sayesinde oldu. Çünkü 2001 krizi finans sektöründe yeniden yapılanma yarattı. 2008'de çok güçlü ve risk ölçer, sermaye yapısı güçlü bankacılık yapısı var.''
''OTURUP, ŞÜKREDELİM''
Yurt dışında bazı çok büyük bankaların bu krizde battığını anlatan Canevi, 2001 krizinde tüketici ve üreticiler açısından değişim yaşandığını anlattı. 2001 krizi sonrası yapısal değişim yaşandığına değinen Canevi, tüketici ve üreticinin bilinçlendiğini, tüketici mal ve hizmet kalitesine yöneldiğini kaydetti. Üreticinin de rekabeti öğrendiğini ifade eden Canevi, şöyle devam etti:
''Tüketici kredi kartları ve mortgage (Tutsat) kredileri geliştirildi. Türkiye bu dönemde kalitede Avrupa'da ikinci duruma geldi. Ar-Ge geliştirildi. KOBİ'ler ortaya çıktı. En önemli değişim ise dalgalı kura geçilmesiydi. Merkez Bankası bağımsız hale getirildi. BDDK gelişti. Sosyal alanda ise Türkiye taklitçilikten kaliteli üretime yöneldi. Bireysellikten kent kültürüne geçiş oldu. Krizde birinci dalgayı hafif atlattık. Dünya devlerinin düştüğü duruma Türk bankacılığının düşmesi mümkün değil. Önceden Türk bankacılık sisteminden şikayet ediyorduk, şimdi oturup şükredelim. Reel sektör için ikinci dalga geliyor. Otomotiv sektörü yüzde 36 daralmış durumda, tekstil sektörü de kötü durumda. AB ülkelerinde ekonomik büyüme sıfır ya da eksi değerde gerçekleşirse Türkiye'nin ekonomisi için felaket olacaktır. Krizin daha gerçeğini göremedik.''
''ENFLASYON HEDEFİNDEN TAVİZ VERİLMEMELİ''
Türkiye'nin küresel ekonomik krizden daha fazla etkilenmemesi için yeni pazar stratejileri bulması gerektiğini vurgulayan Canevi, ihracat sektörünün bir başarı göstermek zorunda olduğuna dikkati çekti. Küresel ekonomik krizin dezavantajları olacağını, öncelikle doğrudan yabancı sermayenin ülkeye girişinin de kolay olmayacağını ifade eden Canevi, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin kalkınmasına önümüzdeki dönemde dünya da yardımcı olamayacak. Doğrudan yabancı sermaye girişi, olmayacak. Ekonomik yapıları Türkiye'ye benzeyen Çek Cumhuriyeti, Polonya, Brezilya ve Polonya'dan daha iyi ülke imajı yaratmalıyız. Çünkü sermaye, gidecek güvenli liman arıyor. Bunun yanında enflasyon canavarı yeniden gündeme gelecektir. Eğer enflasyon lehine karar verirsek, elde ettiğimiz bütün kazançları kaybederiz. Enflasyon hedefinden vazgeçilmemelidir. Enflasyondan kesinlikle taviz verilmemelidir. Merkez Bankası da bu doğrultuda görmüyor. Yurt dışında bazı uzmanlar enflasyon hedefinden vazgeçilmesini istiyor. Hükümette bu tavizi inşallah vermez. Türkiye gelinen noktada bu krizi fırsata dönüştürebilecek konumdadır. İş alemi önünü görebilecek tedbirler almalı. Yılbaşından sonra hızlı gelişmeler olacak. İkinci dalganın gelişi hızlanıyor. Birinci dalgayı hasarsız atlattık.''
IMF ÇIPASI
Krizden en az hasarla çıkabilmek için toplumsal uzlaşmanın mutlaka sağlanması gerektiğini ifade eden Canevi, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye, bu toplumsal uzlaşmayı sağlamak zorunda. Çünkü dünyada ekonomik büyüme oranları düşecek. Küresel yavaşlamaya en hassas ülke Türkiye. Dünyadaki ekonomik yavaşlamaya çok hassas olduğumuz için de bunu ortadan giderecek senaryolar yaratmalıyız. Bu krizin yükünü en hafif şekilde atlatmak için iki çıpaya ihtiyacımız var. Birincisi IMF çıpası. IMF ile anlaşma yapılması, uluslararası arenada Türkiye'nin ISO 9000 kalite belgesi olur. IMF ile anlaşma varsa sorun yok. Bu kredibiliteyi ve güveni sağlamak için IMF ile anlaşmaya imza atmamız gerekir. Son iki anlaşması sonuna kadar uygulandı. Türkiye kürsel krizin birinci dalgasını hafif şekilde atlattı. Ama ikinci dalga herkesi vuracak. Bunun için de önlem almalı.''
İkinci çıpayı ise ''ev yapımı çıpa'' olarak tanımlayan Canevi sözlerini, ''Bütün ekonomik paydaşlar, sendikalar konsensüs sağlamalı ve mikro reformlar ile mikro tedbirler almalı. Türkiye, bu uzlaşmayı sağlayacak durumda. Kendi tedbirlerini alan ülkelerin durumu daha kolay olacak'' diyerek tamamladı.