kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Nihat Nikerel, Gazetecilik Bölümü'nde okuduğu Aydın Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak da ders veriyor.

Vasiyetim ölen bebeğimin yanına gömülmek

EYLEM BİLGİÇ - GÜNAYDIN
03.12.2008
58 yaşında öğrenciliğe geri dönen oyuncu Nihat Nikerel, hep gülümsese de aslında şanssız bir insan olduğunu söylüyor: İlk bebeğim altı aylıkken öldü. Vasiyetim onun yanına gömülmek..
Şu sıralar TRT'te de yayınlanan 'İpsiz Recep' dizisiyle ve sinemalarda gösterilen 'Son Cellat' filmiyle seyircinin karşısına çıkan oyuncu Nihat Nikerel, bu yıl ayrı bir heyecan yaşıyor. Tam 58 yaşında öğrenciliğe geri dönmeye karar veren Nikerel, Aydın Üniversitesi'nde Gazetecilik Bölümü'nde okuyor. Ama okulda sadece öğrenci kimliğiyle bulunmuyor. Aynı zamanda yine aynı üniversitede Sinema, İletişim Teknolojileri ve Kısa Metraj dersleri veriyor. Öğrenciliğini konuşmak için buluştuğumuz Nihat Nikerel'le sohbetimizde konu konuyu açtı ve oldukça ilginç ve etkileyici bir hayat hikayesiyle karşılaştık...

* Hayatınızın bu döneminde kendinizi daha çok oyuncu mu, öğrenci mi, öğretmen mi hissediyorsunuz?
Şu anda hayal etmeyi bile hayal edemediğim bir yerdeyim. Üçünü bir arada hissediyorum diyebilirim ama daha çok kendimi yazan, aynı zamanda da oyunculuk yapan biri olarak tarif edebilirim.

* Siz, 'Hayatta hiçbir şey için geç değildir' sözünün canlı bir örneğisiniz aslında. 58 yaşında yeniden öğrenciliğe başlamak bazılarına imkansız gelebilir çünkü...
Yaş dediğiniz şey birtakım insanların rakamları yan yana ya da alt alta koyup ifadelendikleri bir şey bence. Gerçek anlamda yaş; yaşamakla, 'yaşadım' diyebilmekle ilişkilidir. Ben de yaşamaya başladığım zamandan sonrasını yaşım olarak kabul ediyorum.

30 YAŞINDA BİLE DEĞİLİM
* O zaman kaç yaşında oluyorsunuz?
80 doğumluyum diyelim, 30'uma gelmemişim demek ki!

* Bu arada doğum gününüzü ilk kitabınız çıktığı zaman olarak kabul ettiğiniz için '80 doğumluyum' diyorsunuz değil mi?
Doğru! 'Ve Dostluklara' adını taşıyan ilk kitabım, sanat hayatına adım atmamı sağlamıştır. İçindeki 'Görüş Günü' adlı öykü filme çekildi, ilk kez orada Ömer karakterini oynadım. Yönetmen bana karakterleri soruyordu, Ömer'i sorduğunda 'Benim gibi birisi' demiştim. Sonradan anladım ki aslında ben orada Ömer Şerif'i yazmışım, çünkü Ömer Şerif'i seviyordum, ona benzediğimi söylüyorlardı. 79'da Ömer Şerif'le de tanıştım.

* Nasıl tanıştınız kendisiyle?
79 yılında Monako Prensliği'ne tatile gitmiştim, oranın meşhur bir kumarhanesinde gördüm Ömer Şerif'i. Dilim damağıma yapıştı, elim ayağıma dolandı. Konuşmak istediğimi söyledim ama konuşturmadılar, meğer yasakmış. Konuşmak için ne yapabileceğimi sordum, kurupiyer, 'Onun yanında kumar oynayacaksın' dedi. Cebimde ne kadar para varsa, onunla konuşmak için ortaya koydum, sonunda da hepsini kaybettim zaten.

SEN DAHA YAKIŞIKLISIN
* Ne konuştunuz?
'Beni size benzetirler, ben de benzetirim. Ne diyorsunuz, benziyor muyum?' dedim. Şöyle bir baktı, 'Sen daha genç ve yakışıklısın' dedi. 'Güzel bir yüzün var' diye devam etti, ben de 'Size benzediği için olsa gerek' dedim, güldü.

* 72-74 yılları arasında birçok ülkeyi gezmişsiniz. O yıllarda yurtdışına gitmek kolay olmasa gerek. Siz nasıl başardınız bunu?
O yıllar gençler dışarıya, hatta olabildiğince uzağa gitmek istiyordu. Ben de Almanya'ya işçi olarak gidebilmek için 64 yılında Çorum'da bir okulun torna tesviye bölümüne kayıt oldum ama sonra bu işi yapamayacağımı anladım. Bunun üzerine okuldan ayrılıp İstanbul'a geldim. Ama yurt dışına gitme düşüncemden hiç vazgeçmedim. İstanbul'da birçok iş yaptıktan sonra bir gün ailesiyle tatile gelen Fransız Claudet'le tanıştım. Ve onunla birlikte Fransa'ya gittim, Avrupa'ya ilk gidişim böyledir.

* 58 yaşında neden gazetecilik okumak istediniz, gazeteciliğe ilginiz nereden geliyor?
Ortaokulda en iyi derslerim dilbilgisi ve kompozisyondu. Hatta yazdığım kompozisyonlar her defasında okulun duvar gazetesine asılırdı. Bir de halk kütüphanemiz vardı, oraya üye olmuştum ve o yıllarda bu kütüphanede bulunan tüm dünya klasiklerini okudum. O okumanın getirdiği bir dil zenginliği oluyor insanda. Yani ben yazmayı seviyorum.
Haberin fotoğrafları