''Ergenekon'' davasının 19. duruşmasına başlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu yargılanan 45 sanıktan Sami Hoştan, Hayrettin Ertekin, Selim Akkurt, Abdulmuttalip Tonçer ve Hüseyim Görüm dışındaki 40'ı katıldı. Duruşmaya, tutuksuz sanıklardan şu ana kadar sadece Güler Kömürcü Öztürk geldi. Duruşma, tutuklu sanık yazar Ergün Poyraz'ın dünkü oturumda kaldığı yerden savunmasını yapmasıyla devam ediyor.
ERGÜN POYRAZ'IN ÇAPRAZ SORGUSU YAPILDI
''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında, tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz'ın çapraz sorgusu yapıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın bugünkü duruşmasında savunmasını yapan Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, ''Sayın Poyraz'a sorulan sorular içinde örgüt bağlantısı konusunda hiçbir soru yöneltilmemiştir. Dosyada araç suçlar olarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin Yargıtay'da olan dosyası dışında başka suç yoktur'' dedi.
Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün hukuk normlarını çok iyi bildiğini, fakat yerine getirmediğini ileri süren Buzoğlu, ''Hukuka aykırı olarak elde edilen tüm delillerin derhal dosyadan çıkarılması gerekir'' diye konuştu. ''Türk toplumunun korku tünelinden geçirildiğini'' iddia eden Buzoğlu, yaratılan korku imparatorluğunun devamı için soruşturmanın açık bırakıldığını öne sürdü.
MİT Müsteşarlığına 3 Temmuz 2002'de gönderilen isimsiz mektup ve ekindeki CD'lerle ilgili işlem yapılmadığını ileri süren Buzoğlu, ''fakat bunlara ilişkin bilgilerin önce Genelkurmay Başkanı'na, ardından Başbakan'a intikal ettirildiğini'' ifade etti.
Savunmasında bazı CD ve belgelerden söz eden Buzoğlu, bunların, 2001'de hakkındaki dolandırıcılık iddiasından dolayı evinde arama yapılan Tuncay Güney'den çıkan belgeler olduğunu söyledi.
Avukat Buzoğlu, iddianamedeki ''terör örgütü'' tanımına ilişkin olarak ise ''Bir terör örgütü sadece mevcut hükümete karşı eylemler gerçekleştirmez. Bir terör örgütünün ideolojisinin olması gerekir. Bir terör örgütünün öncelikle anayasal düzeni değiştirmeye çalışması gerekir'' diyerek, buna ilişkin eylemler söz konusu değilse, terörizm olgusunun olamayacağını savundu.
Buzoğlu, savunmasında ayrıca, aynı kafile numarasıyla binlerce el bombasının imal edildiğini dile getirdi. ''Atatürk tarafından kurulan Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin Türk polisine arattırıldığı tarihin, Yunanistan Başbakanı'nın ziyaretinden bir gün öncesi olduğunu'' söyleyen Buzoğlu, ''(Rum Ortodoks Patrikhanesi'nde bir kişi boğazlanıyor) deseniz, Türk polisi girebilir mi?'' diye sordu.
ŞEMDİNLİ İDDİANAMESİ
''İddianamenin 179. sayfasında, Şemdinli iddianamesine sahip çıkıldığını ve karşıt gösteriye katılınmasının örgüt faaliyeti olarak ileri sürüldüğünü'' savunan Buzoğlu, 2006 yılı Mart ayında Galatasaray Meydanı'nda Şemdinli iddianamesini protesto için yapılan bir gösteriyi örnek verdi.
Şemdinli iddianamesine ilişkin Ceza Genel Kurulu kararında ciddi eleştiriler getirildiğini söyleyen Buzoğlu, ''Bu davaya konu iddianameye göre ise bu denli siyasallaştırılmış bir iddianameye karşı, bir birey olarak tepki gösterilmesi örgüt fiili olarak kabul edilmiş ve Ceza Genel Kurulu kararına yansıyan hukukilikten uzak, Şemdinli iddianamesi bizzat bu iddianameyle kabul edilmiştir'' dedi.
Dünyada uyuşturucu ticaretinin bir yıllık cirosunun 2 trilyon dolar civarında olduğunu söyleyen Buzoğlu, Anadolu'nun eroin için ciddi bir geçiş noktası olduğunu, anlattı.
İddianamede, Türkiye'deki mafyanın ''Ergenekon'' tarafından kontrol edildiğinin ileri sürüldüğünü söyleyen Buzoğlu, buna karşılık, ''elde edilen gelirin nerede olduğu'' sorusuna yanıt aranmadığını dile getirdi. İddianamede kanıt olarak, bir gizli tanık ifadesi ve iki telefon görüşmesi olduğunu savunan Buzoğlu, müvekkili hakkında, ''seçilmiş yöneticileri asılsız isnatlarla yıpratıp, halkın gözünde hedef ve düşman haline getirmeye çalışmak'' iddiasıyla ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik'' suçlamasıyla dava açıldığını söyledi.
Buzoğlu, ''Bir insanın, silahlı isyana tahrik iddiasıyla tutuklanıp karşınıza gelebilmesi için başka delillerin olması gereklidir'' dedi.
Suçun oluşması bakımından önemli hususun, halkı silahlı olarak maddi bir fiile kışkırtmak olduğunu ifade eden Buzoğlu, Poyraz'ın kitaplarında böyle bir şeyin söz konusu olmadığını savundu.
Avukat Buzoğlu, müvekkilinin ''silahlı örgüt üyesi olduğu'' iddiasına ilişkin olarak ise ''Ergun Poyraz'ın tek bir silahı vardır, kalemi. Ergun Poyraz bu silahından mahrum bırakılmıştır'' diyerek, ''yargılanan sanıkların kalemleri ile darbeyi nasıl gerçekleştireceklerini'' sordu.
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçlamasına ilişkin olarak ise müvekkilinin açık kaynaklardan elde ettiği verileri okurlarıyla paylaştığını söyleyen Buzoğlu, yargılamanın, Türkiye'deki bundan sonraki süreçle ilgili olarak mahkemeye ciddi sorumluluk yüklediğini anlattı.
Buzoğlu, ''Gerek ülkede yapılacak yeni operasyonlar, gerekse yeni kurguları, senaryoları önleyecek tek makam mahkemenizdir'' diye konuştu.
Buzoğlu, müvekkilinin tahliyesini talep etti.
ERGÜN POYRAZ
Avukat Buzoğlu'nun savunmasının ardından tutuklu sanık yazar Ergun Poyraz'ın çapraz sorgusuna geçildi. Sorguda, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Poyraz'a, Kemal Aydın, Neriman Aydın, Ercüment Ovalı ve Durmuş Ali Özoğlu'nu tanıyıp tanımadığını sordu. Poyraz da Kemal Aydın'ı bir defa gördüğünü, Neriman Aydın'ı hatırlamadığını, diğer iki kişiyi ise tanımadığını söyledi.
Savcı Pekgüzel'in, ''Neriman Aydın'dan el yazısıyla yazdığı bazı notlar ele geçirildi. Bunlarda, '3 Mart 2006'da Sevgi Erenerol, Ergün Poyraz ve Ercüment Ovalı ile sohbet yapıldı' deniliyor'' deyip, bu konudaki beyanını sorması üzerine araya giren Poyraz'ın avukatları, söz konusu belgeleri görmediklerini belirterek, soruya itiraz etti. Pekgüzel'in, konuyu, iddianameyle bağlantılı olduğu için sorduğunu ifade etmesi üzerine, avukatlar bu belgelerin dosyada ve iddianamede yer almadığını belirtti.
Savcı Pekgüzel'in, bu belgelerin mahkemeye geleceğini söylemesinin ardından, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, bu soruların sorulmamasını istedi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel de Poyraz'a soru sormayı bıraktı. Daha sonra diğer Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın, eğitim düzeyini sorduğu Poyraz, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini ikinci sınıftan, Açıköğretim Fakültesi İktisat Bölümünü de üçüncü sınıftan terk ettiğini söyledi.
Poyraz, Taşkın'ın sorusu üzerine, askerliğini Girne'de depo çavuşu olarak yaptığını anlattı.
Savcı Taşkın'ın, ''Hikmet Çiçek'i tanıyor musunuz?'' şeklindeki sorusuna da Ergün Poyraz, ''Cüneyt Zapsu ile ilgili kitap yazacağından söz eden Çiçek'e bildiklerini anlattığını, konuyla ilgili yazdığı kitabı verdiğini, ancak Çiçek'in ne yazdığını bilmediğini'' söyledi.
SAVCI TAŞKIN: ''İSTİHBARAT ELEMANI OLMAK SUÇ DEĞİL''
Savcı Nihat Taşkın, Poyraz'a, ''istihbarat elemanı olmanın bir suç olmadığını'' hatırlatarak, ''Jandarma İstihbaratı'ndan para aldığınıza dair tutanaklar imzasız. Bu tutanaklar imzalı olsaydı içeriklerini kabul eder miydiniz?'' sorusunu yöneltti.
Bu sırada Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu'nun bu soruya itiraz etmesi nedeniyle Mahkeme Başkanı Şengün, savcıya ''Soru olarak sorun'' dedi.
Savcı Taşkın'nun, sorusunun bu olduğunu belirtmesi üzerine Başkan Şengün de bunun yorum olduğunu dile getirdi. Bunun ardından Nihat Taşkın, Ergün Poyraz'a, Levent Ersöz'ü tanıyıp tanımadığını sordu. Poyraz'ın, bu konuda defalarca ifade verdiğini ve bunları tekrar ettiğini belirtmesi üzerine savcı Taşkın, ''Bir subay olarak tanıdığınızı, ilişkilerinizin bu çerçevede olduğunu söylediniz'' dedi. Poyraz da Ersöz'le korumayla ilgili görüştüğünü belirterek, ''Bunların hepsinin TSK'nın şerefli, onurlu subayları olduğunu söyledim'' dedi.
Taşkın'ın, ''Görüştüğünüz bu kişilerden gizli askeri belge aldınız mı?'' sorusuna Poyraz, ''Hiç kimseden gizli askeri belge almadığı'' cevabını verdi.
Poyraz, savcı Taşkın'ın, ''Oktay Yıldırım ve Hikmet Çiçek, kitap yazmak için sizinle görüşmüşler. Kitap yazmayı gerektirecek bir arşiviniz mi bulunmaktadır?'' şeklindeki sorusunu, ''Ben AK Parti veya nane-limon konusunda da kitap yazacak olsam, bu konuda herkesle görüşürüm. Bilgi ve belgelerinden yararlanırım. Bunda garip olan ne var, anlayamadım. Siz hukuk fakültesi mezunusunuz. Lütfen sorularınıza dikkat edin. Terör örgütüyle ilgili soru istiyorum'' diyerek cevaplandırdı.
Taşkın'ın, Muammer Karabulut ile nerede tanıştığını sorduğu ve Ayasofya Derneği ile ilgili çalışmalarını anlatmasını istediği Poyraz, Ayasofya Derneğine, buranın cami olmasını istediği için girdiğini, hayatında ilk defa da bir derneğe üye olduğunu dile getirdi.
Ergün Poyraz, ''Allah rızası için terör örgütü ile ilgili bir soru sorun. İnsanlara nasıl örgüt üyesi olduğumu anlatayım'' şeklinde konuştu.
Bunun üzerine Savcı Taşkın, Poyraz'a, ''Mahkemeye hitaben konuşuyorsunuz'' şeklinde uyarıda bulundu. Taşkın'ın, Poyraz'a, tutuklu sanıklardan Halil Behiç Gürcihan ile yaptıkları görüşmeler olduğunu ve bunların dedikodu olarak belirtildiğini ifade etmesi üzerine, araya giren Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, bu soruların delillerin değerlendirilmesi olduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı Şengün'ün de bunu kabul etmesi üzerine Savcı Taşkın da Poyraz'a soru yöneltmeyi bıraktı. AVUKATTAN MÜVEKKİLİNE SORULAR
Savcıların ardından Poyraz'a, avukatlarından Hasan Gündüz, ''Gözaltındayken 'sen şuranın adamı mısın?' şeklinde soru yönelttiler mi?'' dedi.
Poyraz da rütbeli olduğunu tahmin ettiği bir şahsın kendisine, ''Genelkurmay'dan mı yoksa Jandarma istihbaratından mı olduğunu açıklar mısın? Eğer öyleysen, buradan davul zurnayla yollayalım'' dediğini öne sürdü. Poyraz, ''Ben de 'İkisi de değilim. Atatürk'ün askeriyim' dedim'' diye konuştu. Poyraz, tutuklu sanık avukat Kemal Kerinçsiz'in soruları üzerine de avukatlığını yapan Kerinçsiz'e bu nedenle bin YTL ödediğini ve yeni çıkacak kitabının tanıtımı amacıyla da cezaevindeyken ziyaretine gelen Kerinçsiz ile görüştüklerini anlattı.
Ergün Poyraz'ın çapraz sorgusunun ardından duruşmada söz alan Kemal Kerinçsiz, Beşiktaş'taki Ağır Ceza Mahkemesi başkanları ve üyeleri ile emniyet müdürlerinin de aralarında bulunduğu kişilere, ''Ergenekon'' soruşturması başlamadan önce, ''Ergenekon Terör Örgütü'' ile ilgili olarak herhangi bir brifing verilip verilmediği, verildiyse kim tarafından verildiği ve bu konudan Adalet Bakanlığının bilgisi olup olmadığının, Adalet Bakanlığı, MİT ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını istedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, bunun üzerine, diğer mahkeme üyelerini bilmediğini, ama kendi mahkemeleri açısından bu soruyu cevaplamak istediğini belirterek, böyle bir brifing almalarının mümkün olmadığını, buna ihtiyaçları da bulunmadığını ve brifing almadıklarını söyledi.