Avrupa filmlerinin içinden
çan sesleri geçer. Kızla oğlan karanlık bir sokakta öpüşürken uzaktan çan sesi gelir. Adam soğuk bir otel odasında intihar ederken yakındaki katedralin çanları çalmaya başlar.
Bizim sinemamız
"seküler" (dindışı) hayatın dışında
bir başka zamanın daha varolduğunu; o zamanı toplumumuzda ezanın belirlediğini görmezden geldi. Ezan sadece ölümü hatırlattı Yeşilçam'a. Cenaze sahnelerinde kullandı.
Tuhaf bir durumdu aslında!
Şimdi
Reha Erdem'e, Nuri Bilge Ceylan'a, Çağan Irmak'a bakıyorum da...
Ezanın farklı
"zamanı"nı ve çağrışımlarını ne güzel yediriyorlar filmlerinin içine!
Geç oldu ama güzel oldu!
Yayın tarihi: 21 Kasım 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/21//haber,33FBEDCCFE744B7BAB16A9C0F8813977.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.