Çağan Irmak'tan bir aşk filmi.
Bir ayrılık senfonisi
Çağan Irmak dönüyor. Sinemaya dönüyor, Ulak gibi tarihsel bir denemeden sonra günümüze dönüyor, aşka dönüyor. Issız Adam, görkemli bir aşk hikâyesi.
Bir aşk hikâyesi günümüzde nasıl anlatılır, artık bir aşk filmi yapılabilir mi? Çağan Irmak da bu soruları sayısız kez kendi kendisine sormuş olmalı. Bu eskimiş türe, bu aşınmış duyarlılıklar kızağına yeni ne yüklenebilir? Özgün olması ve bunca filmden sonra, hala etkilemesi için? Çağan'ın yanıtı şu: Sonuna dek yaşanmamış, ziyan edilmiş bir aşk...
Tarsus'tan gelip yerleştiği İstanbul'da aşçılık merakını geliştirip gözde bir lokanta açan 30'larındaki Alper'in sloganı, hayatı dolu dolu yaşamaktır. Dolu ve hızlı... Lokantadan sonra gözde mekanlar, bar ve diskotekler kadın-kız tavlamak için kullanılır. Fazla da uğraşılmaz ve çoğu zaman, telefon başında bekleyen ve ücret karşılığı bir/birkaç saatlik zevk vermeye razı kadınlar tercih edilir. Ta ki günün birinde, Bursalı delifişek bir kız, kostüm dükkanı olan ve küçük çocuklara özel gün giysileri yaparak geçinen Ada hayatına girinceye dek... Temelde çok farklıdırlar. Belki tek ortak noktaları, ikisinin de hayatın sillesini ve ilişkilerin tokadını yemiş olmasıdır. Bu yüzden acılaşmışlardır, derileri gibi yürekleri de sertleşmiştir. Özellikle Alper'in bağlanmaya hiç niyeti yoktur. Acaba böylesine bir ilişkide çıkış yolu olabilir mi? Irmak, evet, aşk filmini bir ölçüde yeniliyor. Açılış ve kişiliklerin takdimi gayet hoş. Sonra işler biraz bozuluyor, hikâye duraksıyor, tempo düşüyor. Filmin naifliği göze batmaya başlıyor. Ama bunlar olurken, Irmak'ın çarpıcı bir son hazırladığını, finalin tokat gibi çarpacağını hissediyorsunuz.
Ve yönetmen sizi yanıltmıyor. Öylesine bir final ki bu, hüznün çağlayanına kapılıyor, sanki nefes alamıyorsunuz. Bir keder ırmağı, bir melankoli fırtınası... Bu finalle doğrulan film canlanıyor, diriliyor. Ve unutulmazlarınız arasına karışıyor.
Elbette başka şeyler de var, yazılması gereken... Örneğin film, aynı zamanda eski Türk pop müziğine ve eski albüm/45'liklere bir saygı duruşu gibi. Alper'in, ama aslında çok kişinin merak konusu olan eski albümlerin şaşırtıcı biçimde artan değeri söz konusu edildiği gibi, Sezen, Ajda, Nil Burak, Hümeyra veya Semiramis Pekkan'ın özenle seçilmiş şarkıları (ve de Michel Fugain'in Une Belle Histoire-Güzel Bir Öykü'sü) filmin dokusuna çok iyi yedirilmiş.
Film, ayrıca bir Beyoğlu güzellemesi.
Özellikle Galata Kulesi çevresindeki yenilenen, güzelleşen Beyoğlu. Ama, aynı zamanda, küçük dükkanları, eskici ve antikacıları, lokanta ve kahveleri ve de her meslekten küçük insanlarıyla, gerçek Beyoğlu, yaşayan Beyoğlu. Gerçi zaman zaman geziye çıkılıyor, Boğaz'a dek uzanılıyor.
Ama filmin yüreği baştan sona Beyoğlu'nda atmayı sürdürüyor.
İşte böyle bir film bu... Sabır gösterip, biraz geç gelen bir duygu seline kapılmaya hazır olanlar için... Yeni bir Özgü Namal gibi duran Melis Birkan'ı çok sevdim. Cemal Hünal konusundaysa sözü kadınlara bırakıyorum!
ISSIZ ADAM * * *
Yönetim ve senaryo: Çağan Irmak Görüntü: Gökhan Tiryaki Müzik: Aria, Cenk Erdoğan, Cengiz Onural, Bora Ebeoğlu Oyuncular: Cemal Hünal, Melis Birkan, Yıldız Kültür, Şerif Bozkurt, Gözde Kansu, Aslı Aybars/ Most Production yapımı.
Yayın tarihi: 15 Kasım 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/15/ct/haber,C4CF1FD8FD8A40A6BA85479C1A3F13A5.html
Tüm hakları saklıdır.