Bir insanın komşusu, meslektaşı, aynı düşünceleri paylaştığı kişi ahlâksız olabilir; akrabası suç işleyebilir. Ama, bu, o kişinin sahiplenilmesini icap ettirmez. Fakat bazı çevrelerde, yanlış eylem ve söyleme sahip çıkıldığını görüyoruz. Buna hem Deniz Feneri'nde, hem Hüseyin Üzmez vakasında şahit olduk. Böyle bir ortam geliştiği için, suç işleyen kişi de, kolayca,
"mağdur ve komploya uğramış biri" kalıbına bürünebiliyor.
Toptancı bakış açısıyla yapılan değerlendirmelerin de,
"sahiplenme" duygusunun pekişmesinde rolü var. Meselâ Hüseyin Üzmez'in,
"Vakit yazarı" olduğu sürekli vurgulanıyor. Niçin? Sözgelimi Oktay Ekşi, çapkınlık yapsa, her haberde
"Hürriyet yazarı" diye mi takdim edilecek?
Öte yandan, aksi de varit.
"Beni, Atatürkçü olduğum, bu bayrağı sevdiğim için hapse atıyorlar" diyenlere rastlıyoruz. Ergenekon davası, bu gibi istismarların bariz bir örneği.
Bir de Ergenekon ile
"muhalefetin tasfiye edildiğini" iddia etmezler mi! Niçin, hapse atılanlar ya da yargılananların hepsi AK Parti'yi eleştirenlermiş? Ergenekon'un amacı, bir darbe zemini oluşturarak, AK Parti'yi alaşağı etmek olduğuna göre, elbette mensupları da Tayyip Erdoğan ve ekibini sevmeyenler arasından çıkacak. 9 Martçıların tümü Demirel karşıtı değil miydi?
Her muhalefet yapan, tabii ki Ergenekon çetesinden değil. Ama, her Ergenekoncunun şiddetli bir AK Parti düşmanı olması, işin tabiatı icabı.
Bugünkü Tüm Yazıları
'Çirkin'i sahiplenmeyelim
Yayın tarihi: 4 Kasım 2008, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/11/04//haber,C651F5A413AF495E912170CD6122DB17.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.