Annecy'de altı yıldır her sonbahar 'İstanbul La Magnifigue/Afiyet Olsun' adıyla bir Türk yemekleri festivali düzenleniyor. Bu yılki festival 17 Ekim-2 Kasım tarihlerinde.
Bir tablonun içine saklanmış şehir
TÜLİN KOZİKOĞLU
17.10.2008
Fransa'da bulunan Annecy Gölü, yamaçlarda bulunan birbirinden şık villalar, tarihi binalar, karşı kıyıda uzanan yeşil düzlükler ve kıyıya serpiştirilmiş huzurlu köyleriyle sizi huzura davet ediyor.....
Sonbaharda kısa bir hafta sonu kaçamağı yapacaksınız... Şöyle iki-üç gün... Kafanızı kurcalayan, günlük hayatın tüm gelgitlerinden arınmak istiyorsunuz. Bunun için de yurtdışına gitmenin daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz.
"Gideceğim yer sakin olsun, büyük şehir olmasın. Ulaşması da kolay olsun, uçaktan indikten sonra odamda ayaklarımı uzatıp keyif yapana kadar yollarda saatler geçirmeyeyim" diyorsunuz. O zaman, Fransa'daki Annecy Gölü tam da istediğiniz yer! İsviçre'nin Cenevre şehrine uçtuktan sonra, güneye doğru 40 dakikalık bir araba yolculuğuyla ulaşacağınız 3.5 km. eninde ve 14 km.
uzunluğundaki bu büyülü göl sizi bekliyor. Gölün doğu yakasında sahile paralel yükselen dik zirveler...
Yamaçlarda birbirinden şık villalar, tarihi binalar... Üstlerine çöken gizemli bulutlar... Bu tepelerden rengârenk kelebekler gibi aşağıya yamaç paraşütü ile süzülerek inen macera düşkünleri... Karşı kıyıda uzanan yeşil düzlükler... Kıyıya serpiştirilmiş huzurlu köyler... İki kez çevre ödülü almış berrak mı berrak su... Bu berrak suyun tam ortasına sihirli bir değnekle yerleştirilmiş hissi veren, peri masallarından fırlamış bir 18. yüzyıl şatosu... Ve hepsinden önemlisi tablo şehir Annecy!
BİR CEZANNE TABLOSUNDA MIYIM?
Evet, bu minik gölün kıyısına kurulmuş Annecy, size yağlıboya bir tablonun içine girmişsiniz hissi veriyor. Gölün, şehrin içine doğru uzanan suları buranın 'Savoy'lu Venedik' olarak anılmasını sağlıyor.
Şehre ilk bakış muhteşem! Kuğuların yüzdüğü bir kanal... Bu kanalı, yükselen taş duvarlarıyla iki ayrı yola ayıran tarihi bir hapishane... Yeşil panjurlu binalar... Minicik köprüler...
Parmaklıkları süsleyen sarı, mor, fuşya çiçekler...
Ana kanal boyunca binaların altı restoran, kafe, bistro veya brasserie.
Fransa'nın her köşesinde olduğu gibi burada da masalar kaldırımlara taşmış. Şehrin içlerine doğru ilerledikçe bunların yerini hediyelik eşya dükkânları ve şık butikler alıyor.
"Artık sudan uzaklaştım," dediğiniz anda karşınıza yeni bir kanal, yeni köprüler çıkıyor. Ve tabii sürpriz meydanlar, tarihi ağaçların gölgesinde yerini almış keyifli kafeler de...
GÖL OTOBÜSLERİYLE YOLCULUK
Sükûnet arayanlar içinse doğru seçim, gölün kıyısında yer alan köylerden birinde kalıp Annecy'e göl otobüsü adını verdikleri teknelerle günlük ziyarete gelmek ve bir-iki saatin sonunda tekrar köye dönmek.
Gölde gün boyu işleyen göl otobüsleri, daha çok bizim Boğaz'ın motorlarına benziyor. Tek tek tüm köylere uğruyor. Göldeki yaşantıyı tüm detayıyla özümsemek ve manzaranın sonuna kadar tadına varmak için mükemmel. Doğayı, evleri, şatoları, plajları, yelkenlileri, motorları...
Hepsini keyifle izleyebiliyorsunuz.
Yerel halk da ulaşım için göl otobüslerini kullanıyor. Ayrıca bu teknelerde öğle ve akşam yemekleri eşliğinde göl turları da yapılıyor.
Muhteşem manzaranın tadına, nefis yemekler eşliğinde varıyorsunuz.
(www.annecy-croisieres.com) Gölün sükunetiyle göl otobüsünün kalabalığını bağdaştıramayanlar için özel tekne kiralama imkânı da var.
(Tel: 04-50-45-77-85)
HUZURLU BİR UYKU ARAYANLAR İÇİN
Annecy'nin kalabalığından kaçanlar için gölün doğu kıyısındaki köyler, yani Veyrier-du-Lac, Menthon St. Bernard ve Talloires, gecelemek için doğru seçimler. İlk ikisi nispeten daha kalabalık, daha canlı.
Dükkânlar, galeriler, barlar, kafeler bolca var.
Le Palace de Menthon (www.palacedementhon.com), bu heyecana yakışan bir atmosfere sahip; yıl boyu seminerlere, kongrelere, düğünlere ev sahipliği yapan bir otel.
La Maison de Marc Veyrat (www.marcveyrat.fr) ise bölgede 'Mavi Ev' olarak anılan, dokuz odalı bir butik otel. Gerçi otelde yer alan ve tüm Fransa'da tanınan Şef Marc Veyrat'nın üç Michelin yıldızlı restoranı otelden daha çok ilgi çekiyor. Ama bu, otelin keyfine gölge düşürmüyor. Odanızın balkonundan gölün tadını çıkarmak için mükemmel bir mekân.
Tarih boyunca Nixon, Churchill, Cezanne gibi ünlülerin uğrak yeri olmuş Tallories ise, diğer iki köyden farklı olarak, huzur arayanlara uygun.
Tüm köyde sadece üç adet dükkân (biri sigaracı, ikisi hediyelik eşya dükkânı), bir resim galerisi ve bir bakkal büyüklüğünde süpermarket var. Ama buna rağmen dokuz adet otel mevcut! 17. yüzyıldan kalma bir manastırdan otele dönüştürülen L'Abbaye de Talloires'in (www.abbaye-talloires.com) odaları sanki tarihin sırlarını kulağınıza fısıldıyor. Fakat ressamları, yazarları ağırlamış bu otel tüm ihtişamına rağmen, göl kenarındaki butik otel L'Auberge du Pere Bise'in (www.perebise.com) ününe yetişemiyor. Fırından yeni çıkmış çeşit çeşit kruvasanlar ve yörenin lezzetli peynirleri eşliğinde kahvaltınızı ederken, gölün sessizliğini dinliyor ve bu şık otelin adının, sizin kulağınıza kadar gelmiş olmasına seviniyorsunuz. Otelin restoranı sadece Fransa değil, İsviçre'nin de lezzet düşkünlerinin uğrak yeri. Otelin mutfak ustası sahipleri, gurme bir akşam yemeği yerine rahat bir ortam arayanlar için gölün karşı kıyısında Chez Ma Cousine (tel: 04-50-32-38-83) isimli bir brasserie de açmışlar.
PEKİ YA KARŞI TARAF?
Gölün diğer dört köyü, Doussard, Duingt, St. Jorioz ve Sevrier, batı kıyısında yer alıyor. Bu köyler konaklamaktan çok, plajlarını kullanmak için uygun görünüyor.
Daha çok evlerle dolu olan bu bölümde yer alan halk plajlarında yelken, kano, kürek, wakeboard, su kayağı, sörf gibi sporları yapmak mümkün. Bunların yanı sıra gölü çevreleyen dağlarda trekking, bisiklet, rafting, binicilik ve golf sporları da yapılıyor. Seçenekler bol ama bilin ki bu bölgenin gözde sporu yamaç paraşütü.
KUŞ BAKIŞI ANNECY GÖLÜ
Annecy Gölü'nden ayrılmadan önce son yapmanız gereken şey göle yukarıdan bir bakış atmak. Tüm gölü görebileceğiniz noktaya, yani Col de Forclaz'ya ulaşabilmek için Talloires'dan yukarı tırmanıyorsunuz.
Arabayla yaklaşık yarım saatlik, muhteşem manzaralı bir yolda ilerledikten sonra Chalet La Pricaz (www.chalet-lapricaz.com) isimli restorana ulaşıyorsunuz.
Burası çok sempatik bir dağ restoranı. Raklet, fondü ve reblochonnade gibi peynir yemekleri ve clochorade (demir bir çan ısıtılıp üstüne etler yapıştırılarak pişiriliyor) veya pierrade (kızgın bir mermer üzerinde etler pişiriliyor) adı verilen ve masada yapılan et yemekleri için ideal! Ama bilin ki bölgenin favori yiyeceği olan tartiflette (bölgenin spesyalitesi olan reblochon peyniri, patates ve domuz pastırması ile yapılıyor) yemek için daha iyi bir seçenek bulamazsınız.
ŞEHİRDE KONAKLAMA
Bu masalsı şehirde konaklamak kimileri için unutulmaz bir deneyim.
Ama bu tarihi şehrin meraklısının bol olduğunu ve daracık sokaklarda yürüyen kalabalığın geç saatlere kadar şehrin tadını çıkarmaya devam ettiğini hatırlatırız. Şehrin göbeğinde olmak isteyenler için iki önerimiz var: Hotel du Palais de L'Isle (www.hoteldupalaisdelisle.com) ve L'Imperial Palace (www.hotelimperial-palace.com). İlki şehrin en hareketli noktasında, kanal kenarında bir butik otel. Tam anlamıyla bir şehir oteli. İkincisi ise göl kenarında, içinde kumarhanesi de bulunan beş yıldızlı bir otel. Şatafat arayanlar için doğru adres.
Yayın tarihi: 25 Ekim 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/25/ct/haber,80C76483CFB64941AD8DCA1AD3E0E41B.html
Tüm hakları saklıdır.