Belki de yazının başlığında sorduğum soru yanlış! Aşk neden zamanla değişsin ki? Değişen aşk mı, yoksa aşık mı? Bence aşk ilk günkü gibi olduğu yerde duruyor. Aslında değişen bizleriz. Ama bu değişkenliğimizin suçunu nedense aşka yüklüyoruz. Ne diyordu adam kadına? "Aşkımız bitti!" Ya da ne diyordu kadın adama? "Aşkımız bitti!" Şimdi düşünüyorum da ne kadar yapay, ne kadar sahte bir cümle bu. Neymiş? "Aşkımız bitti!" Bu söz, düpedüz can havliyle kaçıp kurtulmanın kilit anahtarı. Bir zamanlar aşık olduğun adama ya da kadına tahammül sınırlarının kalmadığının bitiş çizgisi. O zaman da aklıma şu soru gelip takılıveriyor: "Aşk zamanla değişmediğini göre aşıklar neden değişir?"
KEŞFETMEK!
Kafama takılan bu soruyu hecelere bölüp defalarca okuduğumda karşıma bir gerçek değil, iki gerçek çıkıyor. Birinci gerçek şu: "Aşk zamanla değişmediğine göre aşıklar (mantalite) olarak değişiyor." İkinci gerçek de şu: "Aşk zamanla değişmediğine göre aşıklar (yer) değiştiriyor." Peki, aşıkların zaman içinde aşkına karşı fikri neden değişiyor? Çünkü bilinmezliğin keşfi aşkta tersine işliyor. Aşk, bilinmez bir coğrafyayı keşfetmeye benzemiyor. Yabancı toprakları keşfetmek insana mutluluk verirken, aşık olduğun insanı tanımak o insana pek de bir mutluluk getirmiyor. Getirmediği gibi de şu sözleri kendi kendine fısıldıyorsun: "Keşke hep ilk başta tanıdığım gibi kalsaydı!" Tabii ki insanoğlu bir toprak parçası olmadığı için, aynı yerde kalmıyor. Sürekli değişiyor. Sürekli gelişiyor. Ama bu gelişme bazen olumlu olmuyor. Var olan ilişki yapısını yıkıyor. Peki, sonra ne mi oluyor?
YENİ AŞIKLAR
Artık eski aşığa karşı mantalite değiştiği için onun yerine yeni biri konuyor. Eski aşığa ağızdan şu sözcükler dökülüyor: "Seninle aşkımız bitti!" Yeni sevgili ise şu sözcüklerle karşılanıyor: "Sana aşık oldum!" Aşk baki kalıyor, aşıklar yer değiştiriyor. Aslında her gelen sevgilinin adı 'aşk!' kalıyor. Şimdi gelelim esas sorumuza: "Bütün bu aşk karmaşası nereden kaynaklanıyor?" Şu gerçeği ister kabul edin, ister kabul etmeyin. Bu tamamen sizin bileceğiniz bir durum. Ama bana göre bir gerçek var ki, o da şu: "Hiç birimizin aşk lisansı yeterli değil!" Aşkı tanımlamak için kullandığımız lisans sınırlı düzeyde. Aşk, çoğunlukla ifade ettiklerimizden çok daha fazla karmaşık. İfade edebildiklerimiz ise tamamen saçmalık. Tıpkı "Aşkın gözü kördür!" sözü gibi. Şimdi size soruyorum: "Aşkın gözü mü kör, yoksa aşığın gözü mü?"
Yayın tarihi: 2 Ekim 2008, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/10/02/gny/akyuz.html
Tüm hakları saklıdır.