kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

'O kentin rantını bizimkiler yiyor'

İyi bayramlar! Güzel bir temenniyle yazıya başladık ama günümüzde iç açıcı konulardan söz etmek kolay değil.
Dün arkadaşlarla büyük kentlerin, özellikle de İstanbul'un rantından söz ediyorduk. Konu geldi şöyle dedim:
" Rantı yedirmeyen belediye başkanını vururlar. "
Evet, ağır bir laf ama maalesef gerçek bu: Büyük kentler sadece bir rant merkezi değil aynı zamanda rant "yaratma" (yani mesela 10 liralık araziyi, plan değişikliğiyle 100 liralık hale getirme) merkezi de.
Peki, " mevcut " ya da " yaratılacak " rantı kimler yer? Elbette iktidara yani o rantı " dağıtacak " olanlara yakın duranlar.
Türkiye'nin siyasi mekanizması, doğası itibariyle "rant dağıtıcıdır." Belediye başkanından bürokratına, bakanından başbakanına, karar verici konumda olan herkes aynı zamanda rantı paylaştırır.
Mevcut rant yetmediğinde, karar verici yeni rantlar yaratmak zorundadır. Aksi halde sandalyesini altından çekerler.
Geçen gün, yoksul kesimlerin (ki çoğunlukla AKP'ye oy verirler) yolsuzluk haberlerinden pek etkilenmediğini yazdım. (Ben uydurmuyorum; araştırmalar bunu gösteriyor.)
Hadi şunu da söyleyeyim: Aslında rantın paylaşılması yoksulların işine geliyor. İçin için destekliyorlar.
Çünkü: 1) Para onların cebinden çıkmıyor. 2) Rant paylaşım mekanizması, yeni iş alanlarının açılmasına neden oluyor. ( Yani komşuda pişiyor, yoksula da düşüyor; komşuda pişmezse, yoksula hiç düşmez. )
Kimse kendini kandırmasın:
AKP çevresinde, 6 yıllık parti, 4.5 yıllık da belediye iktidarlarından sonra, rantı paylaşan bir grup oluşmuş durumda.
Bu grup, diğerlerinin de testilerini çeşmeden doldurmasına izin vermiyor. ( Sermaye birikimi bizde böyle yapılır çekirge!)
Şöyle de ifade edebiliriz: Bir zamanlar çeşmeden kana kana su içen D(Y)P'li, DSP'li, MHP'li, CHP'li grupların, dilleri damakları kurudu.
Tekrar söylersek: Yoksul açısından çeşmeden kimin su doldurduğunun önemi yoktur, önemli olan testisi dolu olanın, ona da bir bardak su vermesidir.
Buna karşılık rantı yiyecek potansiyele ( sermaye, bilgi, makine parkı, eleman, arsa mülkiyeti, vs. ) sahip olup da yiyemeyenler, hele başka iktidarlar döneminde bunun tadını da almışlarsa, bugün burunlarından soluyor.
İşte Ergenekonculara, darbecilere, mitingcilere vb. destek verenlerin " bir kısmı " da bu " ranta susamışlardan " oluşuyor.
Onların "cumhuriyet" kavgası dedikleri, aslında bir "cüzdan" kavgasıdır.
Yani bu noktada, darbecinin " siyasi " amacı ile rantsızın " ekonomik " amacı örtüşüyor. Bu iki kesimin tam ortasında, koordinatör olarak "iktidarsız" CHP duruyor. Tabii bir de Hilton medyası.
Yukarıda sözünü ettiğim rantçı orta üst sınıf, büyük devlet ihalelerine zaten giremez. Çünkü hem parasal, hem de bilgisel sermayeleri yetmez. Onların ilgi alanı daha ziyade belediyeler.
Hakiki ya da iftira amaçlı yolsuzluk dosyalarının genel seçimlerden önce değil de, yerel seçimlerden önce açılmasının bir nedeni de bu olsa gerek.
Bir siyasetçinin, " Şu kent bizim kalemizdir " gibi bir sözünü, " O kentin rantını bizimkiler yiyor " diye de okuyabilirsiniz.
Tekrar iyi bayramlar!