kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
30 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Aynalardaki Türkiye

İki Türkiye var. Biri içbükey aynaya düşen Türkiye görüntüsü, diğeri ise dışbükey aynadaki Türkiye yansıması.
İçbükey aynadaki görüntü facia. ANAP'ın ikinci dönemdeki metal yorgunluğunun belirtilerini gösteren bir iktidar, yine havalarda uçuşan yolsuzluk, dolandırıcılık, nüfuz suiistimali iddiaları, yine kördöğüşü, yine karamsarlık, yine çeteler, yine dünyadan neredeyse kopuk gündem, yine içe kapanmışlık...
Dışbükey aynadaki Türkiye ise bambaşka. Cumhurbaşkanı Gül ile uzun New York gezimiz sırasında gerek BM koridorlarında, gerekse sokakta, evet New York sokaklarında bu farklı Türkiye'nin son derece somut mesajlarını aldık.
Gücü hissedilen ve gücünü hissettiren bir Türkiye bu.
Dünyanın
en zor coğrafyasında bir jonglör ustalığıyla diplomasi yürüten, sözü dinlenen, sözünü dinleten bir Türkiye bu.
Uluslararası toplantılarda, ikili görüşmelerde, sempozyumlarda, konferanslarda veya diğer platformlarda ne zaman Kafkaslar'dan, Ortadoğu'dan, Orta Asya'dan ve onların tümünü kucaklayan Avrasya'dan söz açılsa herkesin susup onu dinlediği bir Türkiye bu.
İster imparatorluk geçmişine, ister tarihin sis perdesinin ötesine giden devlet geleneğine, ister bölgenin dinamiklerini harekete geçiren güç konumuna bağlayın; dünyada gerçekten söz sahibi bir Türkiye bu.
Dahası, rolü, ağırlığı, önemi, etkinliği veya gücü sadece bölgesiyle, sadece Avrasya ile de sınırlı değil.
Dünyada devletlerin karşılaştırılmasında kullanılan kriterlere son yıllarda bir yenisi eklendi: Küresel barışa katkı endeksi.
Atlası açıp, Uzakdoğu'dan Atlantik'in öte yakasına kadar şöyle bir göz gezdirin. Gezegenimizin birçok bölgesinin ateş çemberinden farksız olduğunu göreceksiniz.

Barış endeksindeki yerimiz
Evet, son dünya savaşının üstünden 60 yıldan fazla geçti ama aslında silahlar hiç susmadı. Savaş hep var; sadece adı yok. Buyurun size -kesinlikle eksik olan-günümüzdeki çatışmaların ve sözde donmuş ihtilafların listesi: Afganistan, Irak, Filistin, Darfur, Somali (Bir de korsanların terörünü ekleyin), Güney Osetya, Abhazya, Dağlık Karabağ, Trans Dinyeper, Pakistan, Keşmir, Sri Lanka, Nijer, Nijerya, Kongo.
Bunlara -El Kaide'nin dışında ama Usame Bin Ladin'i kalkan yapan-terörün kasıp kavurduğu ülkeleri ekleyin: Moritanya, Yemen, Hindistan, Cezayir.
Dini terörün pençesine düşmüş ülkeleri not edin: Tacikistan, Tayland, Filipinler, Endonezya.
Patlamaya hazır bombaları unutmayın: Tibet, Uygur, Çeçenya, İnguşya, Dağistan, Kuzey Kosova, Belucistan, Tataristan, Lübnan, hatta Bosna Hersek.
Dünya hiçbir dönemde bu kadar silahlara teslim olmamıştı.
Bu yangınları söndürmek veya yayılmasını önlemek için gönüllü olarak "Peacemaker", yani "Barış sağlayıcı" ülkelere ihtiyaç var. Şiddetle.
Ve tuzu kuru ülkelerin çoğu gönüllü, hatta paralı askerliğe geçtiği, bir bölümü de "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" yaklaşımına sarıp sarmaladıkları hayasız bir vurdumduymazlığa, hatta bencilliğe dayalı politikalar izledikleri için, savaş ya da gerilim bölgelerine uluslararası dayanışma adına gönderilecek barış gücü bulmak giderek daha da zorlaşıyor.
İşte bunun için BM'nin de çabalarıyla "Küresel barışa katkı endeksi" oluşturuldu. Gücünü, imkanlarını dünyayla paylaşanlar ile başını kuma sokanları ayırt edebilmek için. Ve bu endekse göre hazırlanan listede Türkiye 26'ncı sırada yer alıyor.
Düşünün; sadece AB'nin 27 üyesi var. Üstüne ABD'yi, Kanada'yı, Japonya'yı, Güney Kore'yi, Avustralya'yı, Yeni Zelanda'yı ve barışsever cümle ülkeleri ekleyin. Türkiye pek çoğunun üstünde.
Ayrıca Türkiye, barışın olmazsa olmaz bir başka koşulunu oluşturan yoksulluk ve açlıkla mücadele programlarının da ön saflarında. Yükselen ülkelerin en çok bağış yapanları arasında sayılıyor.
Dışarıda biz işte bu Türkiye'yi gördük. Sadece iktidara bağlanamayacak, diplomasisinden silahlı kuvvetlerine, işadamından çeşitli alanlardaki uzmanlarına kadar binlerce "Meçhul asker"in geceli-gündüzlü çabalarının eseri olan Türkiye'yi.
Sonra yurda döndük. İçbükeye yansımış Türkiye görüntüsüyle karşılaştık. Mutsuz, huzursuz, kendisiyle kavgalı, kısır gündemin tutsağı olmuş Türkiye ile. İnanın; bu görüntüyü hiç hak etmiyoruz.