kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Mutlu bir Ermeni

New York günlüğü (6).
Girişinde duvara monte edilmiş mermer plaketteGirişinde "1972'de Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in şahsi gayretleriyle satın alınmıştır" yazılı New York'taki Türk Evi'ne şu günlerde ulaşmak neredeyse imkansız.
Çünkü Birleşmiş Milletler'in tam karşısında yer alıyor. Ve çünkü BM Genel Kurulu nedeniyle New York polisi cam gökdelene açılan tüm yolları kesiyor. Dolayısıyla Türk Evi'ni de tecrit etmiş oluyor.
İnanılmaz sertlikteki önlemlere gündüzleri Genel Kurul gerekçe gösteriliyor, geceleri ise resepsiyonlar. Genel Kurul ile resepsiyonlar arasındaki boşluğu da çeşitli ülkelerin muhalif ya da ayrılıkçı gruplarının eylemleri dolduruyor.
Bir köşe başında aynı otelde kaldığımız Filipinler'in kadın Devlet Başkanı Gloria Macapagal-Arroyo'yu "Bebek katili" ilan edenlerin gösterileri. Az ötede Tibet'e bağımsızlık isteyenler. Hemen yakınlarında Çin'in Tibetliler'den de tehlikeli gördüğü Falun Gong tarikatının taraftarları. Bir başka köşede Zimbabwe Devlet Başkanı Robert Mugabe'yi protesto edenler.
Ama en eğlenceli şovu Yahudiler sergiledi. Caddenin iki köşesini tutmuşlardı. Birinde Mesih'in gelmesi için İsrail devletinin yıkılması gerektiğine inanan fanatik dinciler "Kahrolsun İsrail" diyerek bayrak yırtıyorlardı. Öbür köşede ise Siyonistler "Yaşasın İsrail" diye bayrak öpüyorlardı.
Geçmiş yıllarda Türkiye de bu gösterilerden nasibini alıyordu. Bir caddenin başında Kürtler, ucunda YunanlılarRumlar, Türk Evi'ne pek uzak olmayan bir noktada Ermeniler kümelenirdi. Bu yıl hiçbiri ortalıkta yok. Neden? Gösteri için bahane kalmadı.
KKTC ile Rum kesimi arasında görüşmeler yeniden başladı. Iraklı Kürtler'le aramız düzeldi. Cumhurbaşkanı Gül bir haftalık New York ziyaretinde Irak'ın Kürt Cumhurbaşkanı Celal Talabani ile iki kez bir araya geldi. (Not: PKK'lılar da meydana çık(a)madılar.)
Ermeniler'e gelince; New York'ta güçlü bir lobiye sahip olan diaspora, Gül ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın başlattıkları "Futbol diplomasisi"nin iki ülke arasındaki yüz yıllık perdeyi yırtmasından anlaşılan çok etkilenmiş.

Kafkaslar'da bir şeyler pişiyor
Bu değişimi Gül onuruna verilen iki yemekte somut bir şekilde gördük. Geçmişte bu tür yemeklerde mutlaka bir Yunanlı ya da Rum, "Kıbrıs'tan askerlerinizi ne zaman çekeceksiniz" diye tahrik ederdi. Bir Ermeni ise "Soykırımı ne zaman tanıyacaksınız" diye ortamı iyice gererdi. Oysa bu yıl komşuların New York'taki temsilcilerinden hiç provokasyon gelmedi.
Örneğin AmerikanTürk Derneği'nce St. Regis Oteli'nde öğle yemeği verildi. Sorulucevaplı bir toplantıydı. Kıbrıs'a kimse değinmedi. Belli ki; buradaki Rumlar'ın ve Yunanlılar'ın gündeminden düşmüş. Türkiye-Ermenistan ilişkilerine gelince; sadece bir konuk söz aldı. Adı: Kirkor Salbastian. Kayseri kökenliymiş. Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi üyesiymiş.
Bu Anadolu Ermenisi, Gül'e Türkiye'nin sınırı açması halinde sadece ilk yıl bir milyar dolarlık ihracat yapabileceğini söyledi, iki ülke arasında olası ortak projelerden örnekler saydı. Gül umutlandırıcı bir yanıt verdi: "Ermenistan'la görüşmeler iyi niyetle sürüyor. Dilerim sonunda her şey normalleşir. Zaten burada üç dışişleri bakanı (Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan) bir araya gelecek." Anlaşılan bir şeyler pişiyor.
Akşam bu kez Türk Kültür Derneği'nin Waldorf Astoria Oteli'nde verdiği yemekte Salbastian'la yeniden karşılaştık. Gül'ün yanıtından hem mutlu olduğunu, hem de umutlandığını söyledi, "Artık bu işin devamının geleceğine inandım" dedi.
Çıkışta KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Turgay Avcı'ya rastladık. "Görüşmeler nasıl gidiyor" diye sorduk. Güldü; "Rumlar'ın keyfi bilir" dedi, "İki toplum birleşse de, birleşmese de biz kendi işimize ve önümüze bakıyoruz."
Sonra anlattı: 18'e ulaşan dış temsilciliklere bir-iki aya kadar Suriye, Katar ve Bahreyn ekleniyor. AB'den, ABD'den baskılar da azaldı. Avcı, "Kimse inanmıyor veya inanmak istemiyor ama gerçekten son şans görüşmeleri yapılıyor. Olmazsa sepeti koluna herkes yoluna" diye ekledi.
Türkiye'nin bölgesel liderlik konumunun güçlenmesi, Kıbrıs Türkü'nün de özgüvenini artırmış. Önemli bir değişim.