Kalkın gereğini yapın! Yahudiler Nazilerin katliamından çok rahatsızdırlar. Bülent Ecevit bir kez yanlış bir kelime kullandı; bütün Amerika, Avrupa, dünya ayağa kalktı. Mesut Yılmaz'la görüştük, "Ne olur bir ekip yolla" dedi. Üç arkadaşımı Amerika'ya yolladım. Dediler ki, "Eğer bunun için geldiyseniz bizimle görüşemezsin, istemiyoruz görüşmek falan..." Daha evvel burada büyükelçilik yapan Marc Grossman'a ulaştım, dedim ki "Türkiye yalnız bir başbakanın ya da bir bakanın iki dudağı arasından çıkan kelimeden müteşekkil bir devlet değildir. Türkiye'nin üniversiteleri vardır, hocaları vardır, gazetecisi vardır, ordusu vardır, sporcusu vardır. Türkiye bir bütündür, onun için bizi cezalandırmayın ve lütfen kalkın gerekeni yapın, bu işi durdurun." Beş saat sonra, "Şu anda Başbakanı'nı karşılamaya gidiyorum, problem çözülecek merak etme" dedi.
Netanyahu: Eve gidip kahve içeceğiz... Mesut Yılmaz'la gittik İsrail'e. Başbakan Netanyahu o kadar etkilendi ki Mesut Bey'den. Yemeğin ortasında kalktı "Kusura bakmayın, biz karıkocalar bizim eve gidip kahve içeceğiz" dedi. Bu nedir biliyor musunuz? Sizin için verilen referanslar çok mühim. O zaman protokolü delebiliyorlar.
Çiller'e cuma yemeği... Tansu Çiller bir şanstı, ne o ne Türkiye bu şansı kullanamadı, bunu kendisine de söyledim. İsrail'e gittik Çiller'le. Artık dış protokol ne yaptıysa cuma akşamını boş bırakmış. İsrail'de kim gelirse gelsin cuma akşamüzeri 4 oldu mu her yer kapalı olur cumartesi akşamına kadar, kimseyi bulamazsın, ölü gündür. Dışişleri, "Bensiyon Bey, nasıl olur, başbakanımıza yemek veremeyecek miyiz bu akşam?" dedi. 24 saatte 350 mümtaz İsrailli ve Türk davet ettim Hilton'a. Bu yemeğe katılan sanayici ve tüccarlar bir gün sonra Tansu Hanım'ın Kudüs'teki sempozyumuna da katıldı, 10 dakika ayakta alkışladılar onu. Kitabın yazarı Gürler araya giriyor: Oradaki imkansızlığı bilmek önemli. O kadar önemli işadamını ancak Bensiyon Pinto oraya toplayabilirdi öyle bir günde.
Şaron: Durdurun uçağı! Başbakan Ariel Şaron Ankara'da. Bizi de davet ettiler. Yanında sarışın, genç bir hanım var. Hiç konuşmuyor. Şaron'a dedim ki "Takımını tanıştırsana bize..." Dedi ki "Bu benim bakanımdır, babası da bakanımdı, Tzipi Livni!" O gülmeyen, konuşmayan kıza döndüm, "Kızım sen Eytan'ın kızı mısın?" dedim İbranice. "Nereden biliyorsunuz?" dedi. "Senin baban benim arkadaşımdı, hocamdı" dedim. Ağlamaya başladı, "Bana babamı anlat" dedi. Şaron dedi ki, "Uçak yarım saat ertelenmiştir." Şimdi ben gittiğim zaman onun makamına, krallar gibi karşılanırım. Ben ona Türkiye Cumhuriyeti devletinin dışişleri bakanını anlatmışım, Abdullah Gül'le çok iyi diyaloglar kurmuşlar...
Yayın tarihi: 28 Eylül 2008, Pazar Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/28/pz/haber,A838B3AF954843399C9275AAD27A9DA5.html Tüm hakları saklıdır.