/... Uzun boylu ve sarışındı. Kaba bir duruşu vardı. Çok uzakta olsa bile onu hemen tek bir bakışta tanınabilir kılan bir el hareketiyle sürekli düzelttiği bal rengi kısa saçları vardı. Onu girişte gördüğümde, elleri para makineleriyle meşguldü ve bu nedenle şaşkınlık yaşadım. 45 yaşını doldurmuş olmasına rağmen, ince ve diri bacakları, vücudunun, ergenlere özgü esnek bir salınmayla ilerlemesini sağlıyordu. Yuvarlak yüzü, dolgun ve kalemle çizilmiş gibi dudakları, onda Makedon kanı olduğunu gösteriyordu. Büyük ve hafifçe öne çıkan ön dişleri, ona sürekli çocuksu ve eğlenceli bir ifade veriyordu. Sesi biraz boğuktu, onu etkileyen bir olayı anlatmak istediğinde veya bir şeyleri vurgulayarak belirtmek istediğinde kalın tonlardan şarkıcı gamına geçiyordu. Uzun süre hiç kimse onu bir erkekle görmedi. Ama erkek arkadaşlarına bile - bunlardan bazıları ara sıra sevgilisi oluyordu - sadakat duyuyordu ve başlarına gelebilecek şeyler için endişeleniyordu ve bu duygular sık sık o kadar ileri boyutlara ulaşıyordu ki kendini tamamıyla onlara adıyordu. Paranın değeri konusunda en ufak bir fikri yoktu ve onu hiç ayrımcılık yapmadan ve hatta kime ait olduğunu düşünmeden herkes için kullanıyordu. Nesnelere hiç bağlı değildi, onlardan ansızın kolaylıkla vazgeçebilirdi. Bir kez onu, İstanbul'dan aldığı güzel saati kolundan çıkarıp, bizi geçilmesi oldukça zorlu bir yoldan, Andes'ten geçerek Mendoza'ya kadar götüren şoföre verdiğini gördüm.../
* * *
1923 Bogota-Kolombiya doğumlu Alvaro Mutis'in Ilona Yağmurla Gelen romanı, ".. İstanbul'dan aldığı güzel saati..." detayıyla da dikkate değer... İspanyol modacı Agatha Ruiz de la Prada da onun bu erkeksi karakterini günümüz çizgileriyle yorumlamış.
Yayın tarihi: 27 Eylül 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/27/ct/haber,6C133D3924CF4E7E869F2E9AD74F932A.html
Tüm hakları saklıdır.