1- Doğumun şekli konusunda son kararı doktor mu, yoksa anne adayı mı vermeli? 2- Anne doğum şekli konusunda ısrar ediyorsa; doktorun 'Ben yaptırmam' deme hakkı var mı? 3- Bakanlığın doktorlara ve hastanelere sezaryen konusunda kısıtlama getirmesi doğru mu? 4- Yurtdışında sezaryen oranları hangi düzeyde? Sezaryene yasal kısıtlama getiren ülkeler var mı?
Sezaryen sınırlandırılırsa sakat doğumlar artabilir Prof. Dr. Seyfettin Uludağ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı 1. Doğum şekli konusunda en doğru kararı aslında doktor verir. 2. Hasta doğum şekli konusunda ısrarcı olsa da; hekimin o doğumu yaptırmama hakkı vardır. Çünkü hasta zorla normal doğum istiyorsa ve uygun değilse, doğacak çocuk sakat olabilir. Bu durumu yaşamamak için doktor, "Ben sizin doğumunuzu yaptıramam, başka doktor seçin" diyebilir. Hasta korkusundan sezaryen konusunda ısrar etse bile; doktor hastayı reddedebilir. 3. Türkiye'de sezaryenin yüzde 15'lere çekilmeye çalışılması doğru değil çünkü; dünyada da böyle bir oran yok. Dünyada bu oran yüzde 25'ler civarında. Bu konuda bakanlığın sınırlama getirmesini de doğru bulmuyorum. Sezaryen oranlarını çok yüksek olduğu doğru ama bu yasakla ya da primle önlenemez. Sezaryen oranları düşürülecek derken, ortaya çıkacak sakat bebekler nasıl önlenecek? Bizde sezaryen oranları yüzde 40-60 çünkü riskli hastalar geliyor. Dolayısıyla; zaten çoğunun sezaryen olması normal. Bu oranı yüzde 15'e çekersek, çok kötü olur. Bakanlık sınırlama getireceğine, özendirsin. Hastalara normal doğum eğitim merkezleri açılabilir. Doktorların hasta sayısı azaltılabilir. 4. Dünyada sezaryen oranlarını sınırlayan hiçbir ülke yok. Türkiye'de ise özel sağlık sigortaları herhangi bir gerekçe olmadan sezaryeni kabul etmiyor.
* * * Anne istemezse komplikasyon olur Doç. Dr.Fatih Güçer Anadolu Sağlık Merkezi 1. Doğum şekli konusundaki son kararı doktor ve anne adayı birarada vermeliler. Burada asıl önemli olan; anne adayının beklentileridir. 2. Böyle bir durum hem anne adayı, hem de doktor için çok sıkıntılıdır. İşbirliği ortamı olmadan gerçekleştirilecek olan bir doğum, her iki taraf için de travmatik olacaktır. 3. Özel sektöre kendi parasını ödeyerek gelen ve özel hizmet bekleyen bir hastaya, 'Kontenjanımız doldu' demek mümkün değildir. Sezaryen konusunda ısrarlı olan bir hastaya normal doğum yaptırmaya çalışmak; gerek anneye, gerekse bebeğe ait olası komplikasyonlara neden olacak ve sonuçta hasta ve hasta yakınlarıyla problem yaşanacaktır. Çünkü yaptığımız işte en umulmadık vakada bile komplikasyon olabilmektedir. 4. Yurtdışında kamu ve özel hastanelerde uygulamalar farklıdır. Yurtdışında özel hastaneye başvuran hasta, ekstra bir ücret ödediği için istediği hizmeti alır. Kamu hastanesinde ise, isteğe bağlı sezaryenin ancak belli şartlarda yapıldığını bilirler.
* * * Doğum şekli konusunda en iyi kararı doktor verir Op. Dr. Seval Taşdemir Ferti-Jin Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Direktörü 1. Kesinlikle son karar doktorun olmalı çünkü doğum sonrası anne ve bebekte oluşabilecek sağlık problemlerinin birinci sorumlusu; doğumu yaptıran hekimdir. Doğum doktorunun görevi de doğum eylemini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirip, anne ve bebeğin sağlığını en üst düzeyde korumaktır. Kadın doğumcu, kadın doğum eğitimi süresince doğum eyleminin nasıl gerçekleştireceğinin eğitimini almıştır. Bu konuda donanımlıdır. Hekimin kararı en doğrusu olmalıdır. Mutlaka sezaryen gerektiren durumlarda hasta ısrarla normal doğum istiyorsa; doğru olan, kararı hekimin üstlenmemesidir.
Bilirkişi incelemesi gerekir 2. Bu gibi durumlarla özelikle devlet hastanelerinde hizmet veren hekimler sıkça karşılaşır. Hastaya normal doğum yapmasının bir sakıncası olmadığı hatırlatılır ve hasta normal doğuma alınır. Sezaryen yapılmaz. Özel hastanelerde bu gibi durumlar pek yaşanmaz. Bugünden sonra yeni düzenlemelerle sezaryen kısıtlanacağı için sıkıntı olabilir. Hasta için sağlıklı doğum şekli neyi gerektiriyorsa; gereken yapılmalıdır. Hastanın normal doğum istemesine rağmen hekim onu sezaryene aldıysa, bunun gerekçelerini ciddi bir tutanakla belirtmelidir. Bugüne kadar gözlemlediğimiz; hasta dosyalarının evrak düzenleme işinin çok düzgün yapılmadığıdır. Bu düzenlemeden sonra, evrak düzenleme işine çok önem verilmelidir. Sezaryenin da çok ciddi komplikasyonları olabilir. İhtilafta kalındığında, bilirkişiler dosyayı alıp incelemelidir. İncelendiğinde tıbben yanlış karar yoksa; hekim açısından bir sorun teşkil etmez. Burada önemini vurgulamak istediğimiz; hastaya yapılan her işlemin dosyasına evraklarının eklenmesidir.
Risk grupları olabilir 3. Bakanlığın sezaryen oranının yüzde 15'e çekmesi sıkıntı yaratır. Özelikle tüp bebek yöntemiyle elde edilen gebeliklerde, genellikle annenin yaşları ileridir. Bu durumdaki hastalara, sezaryen oranlarını düşürmek adına normal doğum yaptıramayız. Bu hasta gruplarının sezaryen doğum oranı yüksektir. Çocuk ve yoğun bakımı olmayan bir hastanede sezaryen oranları yüzde 30'u geçiyorsa, orada sezaryen kararlarında hata olma oranı yüksektir. Risk grubu oluşturmayan hastaların doğum yaptığı bir hastanede oran yüzde 30 üzeri ise bu araştırılmalıdır. 4. Dünyada sezaryen oranı, ülkelerin gelişmesine göre yüzde 20-30 arasında değişir. Bu; gelişmiş ülkelerin oranıdır. Bu ülkelerde de, yüksek riskli gebelikleri takip eden merkezlerde sezaryen oranı yüksektir. 32. haftadan önce doğum yapan bir anne adayına mutlaka sezaryen önerilmelidir. Erken doğumlar, infertil gruplar, plasentanın doğum kanalını kapadığı durumlar ya da gebelik zehirlenmesi gibi yüksek riskli gruplarda; sezaryen doğum oranı yüksektir.
Yayın tarihi: 25 Eylül 2008, Perşembe Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/09/25/gny/haber,04194BF4EF1C4BF0BD192A09F58C88CC.html Tüm hakları saklıdır.