kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
6 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Dubrovnik marinasının hemen yanındaki kale, 'old town'a açılıyor.

Cennetin vizesiz açılan kapısı

Murat Karpuz
Giriş Saati : 22.08.2008 09:49
2010 yılında AB üyesi olmaya hazırlanan Hırvatistan, Adriyatik Denizi'nin en güzel koylarına sahip. Deniz ve güneşin yanı sıra tarihin gizemine kendini kaptırmak isteyenler için bu ülke son çağrısını yapıyor: Beni keşfet..
Hırvatistan, onu fotoğraflardan tanımlamaya çalışanlar için "Aman canım, Türkiye'de böyle yer çok var!" dedirticek kadar sıradan bir ülke gibidir. Kimisi için ise "Hırvatistan'da tatil mi yapılır? Savaş yok muydu orada?" gibi garip değerlendirmeler duyabileceğiniz bir bilinmeyendir. İşte bu yazı da iki yıl sonra Avrupa Birliği'ne girmeye hazırlanan bu güzel ülkenin değerini fark etmek isteyenlere rehber olması için yazıldı. 'Non bene pro toto libertas venditur auro' (Özgürlük, karşılığında dünyadaki tüm altınlar verilse de satılamaz). Dubrovnik Kalesi'nde yazılan bu söz, tarihi boyunca şehri boyunduruğu altına almaya çalışan milletlere seslenmiş. Ortaçağ kasabalarını andıran görünümününe sahip kalenin surları içinde turistleri ağırlayan Dubrovnik, marinası, koyu yeşil rengi panjurlu ve taş yapılı özgün mimarili evleriyle çok etikileyici. Burası, dört ayrı girişi olan kale içindeki 'old town'a (eski şehir) inen dik merdivenleri, saat başı çalan kilise çanları, yıkadıkları çamaşırları, camdan cama astıkları iplere saran sıcak halkı, plajları, palmiye ağaçları ve gece hayatı ile görülmeye değer.

LİMAN ŞEHRİ SPLİT
Hırvatistan'da şehirler arası yolculuklarda görülecek muhteşem manzaraları kaçırmamak adına en doğru seçim, otobüsle seyahat etmek. Dubrovnik'ten beş saatlik konforlu bir karayolu yolculuğuyla Split'e geldiğinizde ilk dikkati çeken tüm şehri saran ağır balık kokusu. Ancak sonradan bir balık lokantasında o lezzetli deniz ürünlerini tattığınızda bu kokunun sebebini anlıyorsunuz. Zaten bolluğundan dolayı ülkenin madeni paralarına bile balık resmi basılmış. Ayrıca burada belirtmek gerekir ki, bizim için İzmir ne ise Hırvatlar için de Split o. Roma İmparatoru Diocletian'ın Sarayı ve etrafını çeviren surlar 'old town' dediğimiz merkezi oluşturuyor. Split kentinin marinası her yıl büyük bir yatçılık fuarına ev sahipliği yapıyor. Split aynı zamanda Hırvatistan'ın deniz yoluyla İtalya ile olan bağlantısının sağlandığı bir geçiş noktası. İtalya'nın Ancona kentine düzenli feribot seferleri düzenleniyor. Açıklarında bulunan üç adaya da buradan gidiliyor. Split akşamın belirli bir saatinden sonra sakin bir havaya bürünen sessiz bir şehir. Özellikle hemen herkesin fanatiği olduğu Hajduk Split futbol takımının maçı olduğu saatlerde... Avrupa Kupaları'nda adını sıkça duyuran takım, tüm şehrin sembolü haline gelmiş. Split kentinden günübirlik turlarla ya da her birine saat başı seferlerle ulaşabileceğiniz Brac, Hvar ve Vis adaları adeta cennetin deniz manzaralı balkonları gibi. En yakını Brac 45 dakika, en uzağı Vis ise iki buçuk saatlik bir deniz yolculuğuyla ulaşılabilecek mesafede. Holywood'un ünlü yıldızları Sharon Stone ve Brad Pitt'in de müdavimi olduğu Hvar adası için ünlü yönetmen Steven Spielberg, "Dünyanın en güzel adası," diyor. Kiliseleri, el değmemiş bakir koyları, zeytin ve portakal ağaçları ve özellikle gençlerin yazın gruplar halinde giderek çılgın partiler düzenlediği eğlence ortamıyla adalar, Hırvatistan'da mutlaka görülmesi gereken yerlerden.

HER KÖŞESİNDE SANAT VAR
Başkent Zagreb'i anlatmaya kelimeler yetmez. Bir şehir düşünün, yalnızca kafelerinde oturup içkinizi yudumlayarak akşamı yapabileceğiniz; güneyindeki dev Maksimis Parkı'ndaki botanik bahçesinde kaybolmanın tadına varabileceğiniz... Her köşesindeki sanat etkinliklerini izleyebilmek için koşuşturmaktan başınızı döndürecek bir başkent. Kenti bir dönem Osmanlı akınlarından kurtaran generalvali Ban Josip Jelacic'in heykelinin bulunduğu ve adının verildiği meydan, başkentin buluşma noktası. Buradan meydandaki turizm ofisinden alacağınız yürüyüş parkuru haritalarıyla tüm görülmesi gereken yerlere kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Üç saatlik bir yürüyüşle tüm tarihi mekânlar gezilebiliyor. Jelacic Meydanı'nın yukarısında bulunan görkemli Zagreb Katedrali, önündeki Meryem heykeli, eşsiz çatı motifiyle St. Mark Kilisesi, ünlü markaların bulunduğu Ilıca Caddesi, Ulusal Opera Binası turistlerin başlıca uğrak yerleri. Ilıca Caddesi'nden St. Mark Katedrali'nin bulunduğu tepeye çıkan yalnızca 66 metrelik uzunluğuyla dünyanın en kısa mesafeli fünikülerine mutlaka binilmeli. Buradan şehrin panoramik görüntüsünü de bir fotoğraf karesine sığdırabilirsiniz. Zagreb'in gece hayatı ise sabaha kadar uyumak istemeyeceğiniz kadar alternatifi içinde barındırıyor.

KRAVATA SAHİP ÇIKAMADILAR

Hırvatistan bugün 'medeniyet yuları' denilen kravatın anavatanı. 17. yüzyılda Fransa Kralı 14. Louis'nin ordusunda lejyoner asker olarak görev yapan Hırvat gençlerinin boynuna sevgilileri tarafından geri döneceklerinin sembolü olsun diye bir kumaş takılıyordu. Fransa'ya giden Hırvat askerlerin boynundaki bu kumaş 14. Louis'nin çok hoşuna gitti. Terzilerine "Hemen bana bundan bir tane yapın," deyince de kravat Fransızlara mal edildi. Hemen hemen her Hırvat'ın sahip olduğu Croata marka kravatların üreticisi, müşteri paketlerine bu öyküyü de iliştirerek geçmişe sahip çıkmaya çalışıyor. Ama Hırvatlar kravata sahip çıkma konusunda pek başarılı değil. Örneğin, 2005 yılında Türkiye'de yayınlanan Kim 500 Milyar İster? yarışmasında bir yarışmacı "Kravat hangi ülkeden çıkmıştır?" sorusuna "Fransa," yanıtını vermiş ancak doğru cevap Hırvatistan çıkınca '"Hakkımı yediler. Doğrusu Fransa'ydı," diye mahkemeye başvurmuştu.
Haberin fotoğrafları