kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
6 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Cannes'a gittim, gördüm 'Kırmızı Halı' sadece halıydı!

Giriş Saati : 05.09.2008 00:17
Güncelleme : 05.09.2008 20:38
Henüz 26'sında, genç bir delikanlı. Doğup büyüdüğü İstanbul Kartal'dan 21 yaşında çıkıyor, konservatuvarı başarıyla bitiriyor ve neredeyse ilk oyunculuk deneyimiyle Cannes Film Festivali'nde Kırmızı Halı'nın üstünde boy gösteriyor. Üstelik ödül alan bir filmin başrol oyuncusu olarak! Bu hikayenin kahramanı Ahmet Rıfat Şungar genç yaşına rağmen; oyunculuğuyla gerek Cannes jürisinin, gerekse Türk Sinema eleştirmenlerinin övgülerini topladı. Şungar, Cannes deneyimini ve hayata dair beklentilerini Esquire dergisine anlattı...

* Oyuncu olmaya, ne zaman karar verdiniz?
Aslında hayatım boyunca oyuncu olmak gibi bir derdim olmamıştı. Aksine, yıllarca futbol oynadım ve en büyük hayalim futbolcu olmaktı. Ortaokul ve lise dönemimde, okulda kurduğumuz grupla tiyatro yapmaya başladık. Liselerarası tiyatro festivallerinde oyunlar sergiledik. Lise bittikten sonra, beraber tiyatro yaptığım pek çok arkadaşım konservatuvara gidip tiyatro okumak istiyordu. Bense utangaçlığımdan ve kendimi pek şanslı görmediğimden uzun süre bu fikirden uzak durdum. İşletme ya da iktisat bölümünü kazanmak için 3 kez girdiğim üniversite sınavını kazanamayınca, arkadaşlarımın teşvikiyle konservatuvar sınavlarına girdim ve kazandım.

TANIDIK VASITASIYLA BAŞLADIM
* Profesyonel kariyeriniz nasıl başladı?
Tiyatrocu Esra Akkaya'nın 'Sihirli Anahtar' adlı ajansına kayıtlıydım. O dönemler, ajans beni deneme çekimlerine gönderiyordu. İlk profesyonel deneyimim 'Jan Jan' filminde canlandırdığım küçük bir roldü. Tanıdık vasıtasıyla gelişen bir gönül işiydi. Profesyonel kariyerim arkadaş diyalogları ve ajansın yönlendirmesiyle başladı.

* Televizyon deneyiminiz de var. 'Hatırla Sevgili'de ve bir-iki dizide oynamışsınız...
İlk dizi deneyimim son sınıftayken oynadığım 'Kaybolan Yıllar'dı. Dört bölüm sürdü ama keyifliydi. Sonra Şahan Gökbakar'la bir D-Smart reklamında oynadım. Sonrasında da, 'Jan Jan' ve 'Üç Maymun' filmleri ile 'Hatırla Sevgili' dizisi geldi.

* 'Üç Maymun'da yer almanız nasıl gerçekleşti? Nuri Bilge Ceylan'la nasıl tanıştınız?
Ajanstan bir sinema filmi görüşmesi olduğunu söylediler. Son dakikada gittim görüşmeye. Bir tanıtım çekimi aldılar. Sonrasında yönetmenin Nuri Bilge Ceylan olduğunu öğrendim. Birkaç gün sonra Nuri Ağabey aradı ve beni görüşmeye çağırdı. Nasıl biriyle karşılaşacağım konusunda endişeli olmama rağmen, gittim. Kendisiyle çok samimi bir görüşme yaptık ve karşılıklı doğaçlama bir sahne oynadık. İki gün sonra aradı ve bana, "Film onaylandı, çekimlere başlıyoruz" dedi.

SADECE BİR HALI!
* Başrol olduğunu nasıl öğrendiniz?
O görüşme sırasında çok önemli, çok yoğun bir rol oynayacağımı anlatmıştı Nuri Ağabey. Senaryo elime geçtikten sonra durumu kavradım. Aslında filmde dört karakter var ve hepsi başrol. Benim rolüm biraz daha yoğun, o kadar.

* Neredeyse ilk oyunculuk deneyiminizle Cannes Film Festivali'ne gittiniz ve eleştirmenlerden olumlu not aldınız. Bu, size neler hissettirdi?
Bana, Kırmızı Halı'da yürüyeceğim için heyecanlı olup olmadığımı çok sordular. Aslına bakarsanız o halı, benim için sadece bir halı; gittim gördüm, gerçekten halı yani! Cannes'a gidişim yurtdışına ilk çıkışımdı; hayatımda katıldığım ilk festivaldi. Cannes Film Festivali, Oscar'dan sonra en önemli sinema ödülleri ama asıl önemli olan orada bulunmak değil; Nuri Ağabey ve diğer oyuncu büyüklerimle beraber yürümekti. Yaptığımız işin gururuyla gülümsemekti. En çok da Nuri Ağabey'i o sahnede gördüğüm anda gururlandım. Hatta tek heyecanlandığım an oydu. 'Üç Maymun' için Cannes'a gitmek bir şey ifade etmedi bana. Asıl güzel olan; eve döndüğümde ailemin yüzündeki gururu görmekti. O zaman, doğru yaptığımı anladım.