Beyin Kanseri
Beyin hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan beyin tümörlerinin kökeni beyin hücrelerinden olabildiği gibi, başka organlarda oluşan kanser hücrelerinin yayılması ile de oluşabilir. Oluşan tümör nedeniyle beynin hacmi artar ve beyin genişleyemeyen kafatası içinde sıkışır, kafa içi basıncının artmasına sebep olur. Nedeni tam olarak bilinmiyor. Herhangi bir yaşta oluşabilen beyin tümörleri, en çok 3-12 / 40-70 yaş grubunda görülüyor. Cinsiyet ayırımı yok. Erken teşhis, tedavide başarı şansını artırıyor. Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde; beyin tümörlerini teşhis etmeyi, çapını ölçmeyi, beyinde görülen bir dokunun tümör mü yoksa başka bir doku mu olduğunu anlamamızı sağlayan tanı araçları var. Ancak teşhisteki başarı, tedavide maalesef sağlanamadı. Tedavideki amaç, mümkünse tümörlü dokuyu yok etmektir. İyi huylu tümörler, ameliyatla temizlendiği zaman bir daha tekrarlanmaz. Fakat kötü huylu kanser hücreleri; ağaç gibi kök salarak beynin sağlıklı dokularını tahrip eder. Günümüzde hâlâ ameliyatla çıkarılabilen kanserli tümör hücreleri çıkarılır. Beyinde kalan ve cinsi belirlenen kanser hücrelerini yok etmek için ışın (radyoterapi) ve ilaç (kemoterapi) uygulaması yapılır. Ancak ışın ve ilaç tedavisi; kanserli hücre ile beraber normal sağlıklı hücreleri de tahrip ediyor. Son zamanlarda, sağlam dokulara zarar vermeyen, sadece kanserli hücreleri tahrip eden ışınlar ve ilaçlar üretmek için çalışmalar yapılıyor. Özellikle kanserli hücrelerin yapısını bozan ilaçlar ve ışınlar yüz güldürücü cevaplar veriyor. Hatta çoğu zaman kafa içi basıncını artırmayan kötü huylu tümörlere cerrahi yapılmadan, ışın ve ilaç uygulanıyor. Bununla beraber, gen tedavisi ve kök hücrelerle kanseri tedavi etme çalışmaları da yapılıyor. Beyin tümörlü bir hastanın yaşam beklentisi tümörün tipine, hastanın yaşına, genel sağlığına ve tedaviye cavabına bağlı. Büyük sayıda hastanın sonuçlarını değerlendiren istatistiki bilgiler; ortalama değerlerdir. Oysa hiçbir hasta diğerine benzemez. Günümüzde yapılan tedaviler, kanserin oluşmasına neden olan sebebi bulmaktan çok kanserli hücreyi yok etmeye yönelik. Yapılan son gen ve kök hücre çalışmaları umut verici. Belki de hücre yapısını bozan bir virüstür ve ileride bir ilaçla erken yakalanan kanser, tedavi edilebilecektir.
(Doç. Dr. Serdar DAĞ) Akciğer Kanseri
ABD'de 2007'de, 1 milyon 444 bin 920 yeni kanser saptandı.Bunların 213 bin 380'ini akciğer kanseri tanısı konan hastalaroluşturuyor. Yine bu ülkede 2007 içerisinde akciğer kanserinedeniyle 160 bin 390 hasta yaşamını yitirdi.
Türkiye'de ise netistatistikler olmamasına karşılık Türk Toraks Derneği verilerine göre,her yıl 18 bin dolayında yeni akciğer kanseri tanısı konuyor. Birbaşka veriye göre 60 yaşındaki her 100 erkeğin üçü, gelecek 10 yıliçinde akciğer kanserinden hayatını yitirecek. Yakalanma oranınabakıldığında erkeklerde prostat kanserinden ve kadınlarda memekanserinden sonra ikinci sırada olmasına karşılık, ölüme nedenolması açısından her iki cinste de ilk sıraya yerleşiyor. Kadınlarıdaha az etkilediği düşünülse de aradaki fark kadınlar açısındangiderek kapanıyor. 2007'de ABD'de yaklaşık 90 bin erkek ve 70bin kadın bu hastalıktan yaşamını yitirdi.Akciğer kanserine neden olan etkenlerin başında tütün kullanımıgeliyor. ABD'de, 1990'lı yılların başından günümüze kadarbakıldığında, görülme sıklığı yıllık yüzde 1.5 kadar azalmış. Bundasigara karşıtı kampanyaların ciddi etkileri var. Ama maalesefülkemizde tütün yasağı konusunda gecikildi. Ülkemizin, 2015-2020aralığında sigara kullanımının ve buna bağlı akciğer kanseriolgularının en sık görüldüğü ülkelerin başında gelebileceğine dairveriler yayınlandı. Sigara kullanım yaşının 13-15'e indiği ve pasifiçiciliğin de etkileri dikkate alındığında, çocuklarımızın 30-40'lıyaşlarda bu kötü hastalığa yakalanma olasılıkları maalesef artıyor.Akciğer kanserinde erken teşhis çok önemli. 40 yaş üstü sigara içenve özellikle ailesinde akciğer kanseri tanısı konmuş birinci dereceyakını olanlarda, her yıl bilgisayarlı tomografi yapılması öneriliyor.Çünkü halen akciğer kanserinin tedavisi içinde cerrahi tedaviyapılabilen hastalar, tüm hastaların yüzde 20'sini oluşturuyor.Günümüzde erken ve doğru evreleme yapabilme şansımız arttı.Kemoterapi, radyoterapi ve hedef tedaviler konusunda tümdünyadaki gelişmeler ülkemize de yansıdı.
(Prof. Dr. Şükrü Dilege)
Kalın Bağırsak (kolon) Kanseri
Yeni ilaçlar var. Sadece erken tanıda değil, tedavide de var. Bunlardan birbölümü damar yapmasını engelleyenilaçlar. Tümör, çapının 3 milimetreninüzerine çıkması için kendi damar ağınıoluşturursa, hacmini büyütebiliyor. Bunuyaparken, büyüme hormonunu kullanıyor.Bu hormonu ya kendi üretiyor ya dabulunduğu dokudan kazanıyor. İlaç bunubloke ediyor. Tümör damar yapamıyor,damar yapamadığı için beslenemiyor, yokoluyor. Bazı kemoterapi ilaçlarıyla bubirleştiğinde, tedaviye yanıt iki kat artıyor.Eskiden yaygın kalın bağırsaktümörlerinde, sıçramış tümörlerde ömür çok kısaydı. Artık neredeyse kronik birhastalık oldu. Eskiden hastalar altı-yedi ayiçinde kaybedilirken, şimdi hasta ömürleribeş yıla kadar uzatılabiliyor.Ayrıca radyocerrahisi çok gelişti. Yenigeliştirilen bir yöntem sayesinde cerrahınulaşamadığı yerlere, örneğin bir damaraulaşılabiliyor. Tümör ortadankaldırılabiliyor. Hastalığın gelişimindetümöre sinyal geliyor, öyle büyüyor.Hücreye büyüme emrini veren sinyalibloke eden ilaçlar var. Birbirinin aynısı,fotokopi hücreler oluşuyor, bu ilaç onuengelliyor.
(Prof. Dr. Necdet Üskent)
Prostat Kanseri
Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türü. Amerika'da her yıl ortalama 160 bin yeni prostat kanseri vakası tespit ediliyor. Yaklaşık her altı erkekten biri prostat kanserine yakalanıyor. Yapılan çalışmalar, bu türün en fazla 55 yaş üzerinde görüldüğünü gösteriyor. Genetik faktörler, ırk ve beslenme başlıca risk faktörleri. Bu kanserin en kötü yanı, oldukça sinsi ilerlemesi. Özellikle erken dönemde hiçbir belirti bulunmayabiliyor. Gece sık idrara çıkma, idrar yapmada güçlük, zayıf-kesik kesik idrar yapma, idrar sonrasında ağrı ve yanma gibi belirtiler sadece bazı hastalarda görülür. Eğer kanser ilerlemişse sırt, kalça veya bacak ağrılarıyla kendini gösterebilir. Prostat kanserinde en iyi tedavi, erken teşhis. Bu nedenle özellikle ailesinde prostat kanseri olan kişilerin ve 40 yaşını aşan her erkeğin yılda bir kez prostat kontrolünden geçmesini tavsiye ediyorum. Bu kontrollerde hekim parmakla makat muayenesi yapar ve PSA (prostat spesifik antijen) seviyelerini kontrol eder. Şüpheli durumlarda ultrason, iğne biyopsisi ile tanısını kesinleştirir. Prostat kanseri varsa hastanın ihtiyacına, yaşına, genel sağlık durumuna, beklenen yaşam süresine, hastalığının evresine, yaygınlığına, tümör hücrelerinin derecesine göre bir tedavi planı oluşturulur. Prostat kanserinin erken dönemlerinde radikal prostatektomi'ye yani prostatın kapsülü ile birlikte cerrahi olarak çıkarılmasına sıkça başvuruluyor. Erken dönemde kullandığımız bir başka yöntem olan brakiterapi'de; yaklaşık bir yıl boyunca prostat dokusunun içine yerleştirilen ve düşük dozda ışın veren radyoaktif çekirdekler ile kanserli doku yavaşça yok ediliyor. Hormon tedavisi tümörün prostat kapsülü dışına çıkarak vücuda yayıldığı durumlarda, erkeklik hormonu testosteronu baskılayarak tümörün gelişmesini engellemek için uygulanabiliyor. İleri dönemdeki hastalarda radyoterapi ve kemoterapi de uygulanıyor. Ciddi sağlık problemleri veya kanseri tekrarlamış prostat kanseri hastalarına yeni bir yöntem olan HIFU (yüksek yoğunluklu ve odaklanabilen ultrason enerjisi) sistemi de kullanılır. Prostat kanserinden korunmak için düşük yağ ve kalori içeren, zeytinyağı gibi doymamış yağ asitleri ve Omega 3 ile taze sebze ve meyveden zengin, selenyum ve E vitamini içeren bir beslenme planı tavsiye ediliyor.
(Prof. Dr. Halim Hattat)