Amerikalı güney doğu Avrupa uzmanı Dr. Ellen Rosskam, Türklerin büyük çoğunluğunun bugün laik bir devlete ve demokrasiye bağlılıklarını sürdürdüğünü belirterek,
Türkiye'de "laikliği ya da demokrasiyi tehdit eden bir köktendinciliğin arttığına ilişkin herhangi bir belirti olmadığını" kaydetti.
Woodrow Wilson Merkezi uzmanı Rosskam, Washington'daki Rumi Forum adlı kuruluşta "Türk Eğitimini Özgürleştirmek: İslam, Laiklik ve Demokrasinin Geleceği" konulu bir konuşma yaptı. Rosskam konuşmasında, altı aydır yürüttüğü
Türkiye'deki "eğitim, İslam, laiklik ve demokrasinin geleceği" konularındaki araştırmanın sonuçlarına ilişkin görüşlerini dinleyicilerle paylaştı.
Rosskam, Batı toplumlarının bugün İslam ile ilişkili iki terim kullandığını, bunların "İslami köktendincilik" ve "İslami aşırıcılık" olduğunu belirterek, bunun tüm Müslüman ülkeleri aynı kefeye koymak anlamına geldiğini ve büyük bir yanlış olduğunu söyledi. Rosskam, "Her ülke kendi benzersiz toplumu ve kendi farklılıklarıyla değerlendirilmeli.
Türkiye için daha geçerli gibi görünen benim deyimimle görünür bir 'dindarlığın' varlığı, aşırıcılık ya da köktendincilik değil. Sanırım kullandığımız kelimeler konusunda biraz daha dikkatli olmalıyız" diye konuştu.
Rosskam, "Bugün gerçekten laikliği ya da demokrasiyi tehdit eden bir köktendinciliğin arttığına ilişkin herhangi bir belirti görünmüyor. Türklerin büyük çoğunluğu bugün laik bir devlete ve demokrasiye bağlılıklarını sürdürüyorlar" ifadesini kullandı.
Amerikalı uzman, "benzer bir dindarlık ABD ve AB'de bir tehdit olarak algılanmazken, neden
Türkiye'de görünür bir dindarlığın demokrasiye ve laikliğe karşı bir tehdit olarak algılandığının karşılaştırmalı bir araştırmayla incelenmesi gerektiğini" savundu.
Laiklik konusundaki bir soru üzerine Rosskam, "Türk halkının nihayet ne tür bir laikliği benimsemek istediğine karar vermesi gerekiyor. Dikkate alınacak birçok laiklik türü var. Laikliği Walmart'tan bir paket olarak satın alamazsınız" dedi.
EĞİTİM
Konuşmasında Türk eğitim sistemiyle ilgili düşüncelerini de dile getiren Rosskam,
Türkiye'nin genç bir nüfusu olduğuna dikkati çekerek, bu gençlerin istihdam ve gelir garantisi için eğitime ihtiyacı olduğunu belirtti.
Rosskam, neo-liberal politikaların toplumun düşük gelirli kesimlerinin eğitim hizmetine ulaşma imkanlarını azalttığını savunarak, eğitim sisteminde neo-liberal politikaların, rekabeti beraberinde getirdiği görüşünü dile getirdi. Rosskam, bu çerçevede
Türkiye'de yüksek gelirli ailelerin çocuklarını özel okullara gönderdiğini, bunun bir sınıfsal ayrım yarattığını ve öğrencilerin birer "müşteri" olarak algılanmaya başlandığını da ileri sürdü.
Öğretmenleri entelektüel bireyler olarak yetiştirmenin eğitimdeki önemine de dikkati çeken Rosskam, eğitimin eleştirel düşünce üzerine inşa edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Rosskam konuşmasında, "
Türkiye'de genç insanlar öğrenmek için, yaratıcı düşünce ve analitik becerilerini geliştirmek için eğitilmiyor" iddiasında bulunarak, gençlerin aldığı eğitimin onları yapacakları işe hazırlamadığı düşüncesini dile getirdi.
Rosskam,
Türkiye'deki özel üniversitelerden sadece üçünün uluslararası standartlara uyduğunu savundu, devlet üniversitelerinin özel üniversitelerle rekabet etmek zorunda kaldığını ve birçok kaliteli öğretim görevlisinin ekonomik nedenlerle özel üniversitelere geçtiğini belirtti.
AA