İnsanın içini acıtıyor çok acı veriyor

Bu sözler, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı'ya ait. Sekiz yıl önce rektörlük seçimlerinde yaşadıklarını unutamadığını söylüyor. Biliyorsunuz 21 üniversitede rektör adaylarını belirlemek için seçim yapıldı. YÖK, en çok oy alan adaylardan üçünü seçerek, birini ataması için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderdi. Ancak Cumhurbaşkanlığına gönderilen listede Dicle, Gazi ve Uludağ üniversitelerinde en çok oy alan rektör adayları liste dışı kaldı.
YÖK, partizanlık yaparak listeleri değiştirmekle eleştiriliyor. Ancak rektörleri belirleyen bu yasa değişmediği sürece seçimler ile ilgili tartışmalar da son bulmayacak. Çünkü gücü eline geçirenler eleştirdiklerinin aynısını yapmaya başlıyor.
Köşke gönderilen listede ismi bulunmayan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç, "Keyfi uygulama yapıldığı" gerekçesiyle yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı. Şimdi davanın sonucunu bekliyor.
Benzer olayı yaşayanlardan biri de Prof. Dr. Emin Alıcı olmuştu. 2000'de yapılan rektörlük seçimlerinde en yüksek oyu almasına rağmen Kemal Gürüz başkanlığındaki YÖK onu liste dışı bırakmıştı. Sezer, "Üniversitelerde yapılan oylamalara saygılı olunmalı" diyerek onaylamamıştı. Gerçi daha sonra kendisi de ikinci üçüncü sıradaki adayları rektör olarak atamakta sakınca görmemişti.
Alıcı, "Kemal Gürüz döneminde bir oy alan adayları Cumhurbaşkanı'na gönderdiler. Arkadaşlar zorunlu altı aday sayısını tamamlamak ve seçimlerin iptal edilmemesi için aday olmuştu ve kendilerine oy atmıştı. Cumhurbaşkanı'na gönderilecek listede olacaklarını düşünmemişlerdi. Hepsi istifa edince kalan üç kişiyi dolayısıyla beni de listeye koymak zorunda kaldılar ve rektör oldum. İstifa etmeseler kendine oy verenlerden biri rektör olacaktı. Hâlâ düşündükçe içim acıyor, beni çok acıtan bir olaydı" diyor.
Herkesin dile getirdiği gibi "Böyle bir seçim sistemi olmaz, eğer oluyorsa da bu seçimin sonuçlarına uymak gerekir." Aksi halde öğretim üyelerinin oy kullanmalarının bir anlamı olmuyor.