kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Yakın geçmişe yolculuk

Türkiye bir süredir bazısının nereye götüreceği bilinen ve bazısının ise nereye çıkacağı kestirilemeyen, kimi mayınlı, kimi güvenli birçok yolun kesiştiği bir kavşakta bocalıyor. Ama artık seçim zamanı gelip çattı. Bugünden itibaren pek de uzun olmayan zaman diliminde bu yollardan birine yönelecek.
Bu zor günlerin arefesinde "Kavşağa nasıl geldik" sorusu aklımıza takıldı. Yanıtı aramak için tam bir yıl öncesine döndük.
Hani, demokrasinin sandık tsunamisinin dalgalarında sörf yaptığı, zafer sarhoşluğuna kapılmayan Başbakan Erdoğan'ın "Farklı tercihleri demokratik hayatımızın zenginliği olarak görüyoruz. Seçimlerden daha güçlü bir şekilde birinci çıkan parti olarak bu zenginliği korumak herkesten önce bizim görevimizdir, rahat olunuz. Milletimizin değerlerinden, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden asla taviz vermeyeceğiz" söylevinin herkesi heyecanlandırdığı, coşan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın 55.625,44 puanla tavanı deldiği (Bu haftaya 37.556 puanla başlıyor. Bir yılda değerinin üçte birini yitirdi) günlere...

Ne umutlu başlangıçtı
Ve o günlerde Türkiye'deki yeni döneme ilişkin beklentiler üstüne yazılıp çizilenleri bir kez daha okuduk. Zaman zaman içimiz burkularak. İşte bir demet:
* "AK Parti'nin seçim öncesinin kavgalarına geri döneceğini sanmıyorum. Tüm önemli kararlarda daha uzlaşmacı bir tavır sergileyeceğini düşünüyorum. Yeni dönemde Türkiye'yi bekleyen en zorlu iş, iflas etmiş olan siyasal sistemi yenilemek olacak. Türkiye'de halk kazandı, şimdi sıra demokrasiyi inşa etmeye geldi. 12 Eylül rejiminin dayattığı sistemden kurtulmak zorundayız. Zaten Erdoğan'ın da başka bir seçeneği yok." (Bahçeşehir Üniversitesi'nden Prof. Dr. Cengiz Aktar'ın "La Liberation" ve "El Watan" gazetelerinde yayınlanan yorumları)
* "Erdoğan'ın yeni dönemde bilek güreşinden kaçınacağını sanıyorum. Seçim zaferinin sonuçlarını niye riske atsın ki?" (Anadolu Araştırmaları Merkezi uzmanlarından Jean Marcou'nun "La Liberation"a yaptığı değerlendirme)
* "Erdoğan önümüzdeki 5 yılda çok şey gerçekleştirmeyi planlıyor. Temel haklar ve insan haklarının ülkesinde de daha çok geçerlilik kazanmasını ve kişi başına düşen gelirin ikiye katlanmasını amaçlıyor. Ancak bu hedeflere çatışmayla ulaşmak mümkün değil. O nedenle Erdoğan'ın anahtar sözcüklerinden biri uyum. Başbakan, tüm toplumsal grupların yönetime katılmasını hedefliyor. İlk iş olarak da yeni bir reform atağı başlatmaya hazırlanıyor. Bu çalışmanın özünde, odak noktasında devletin değil, devlet tarafından güvence altına alınan temel hakların ve insan haklarının olacağı yeni anayasa bulunuyor." (Frankfurter Allgemeine Zeitung)

Nerede hata yapıldı?
* "Yeni hükümetin hukuki ve ekonomik reformları tam bir kararlılıkla ve somut sonuçlarla gerçekleştirmesi hayati önem taşıyor. Bu reformların İlerleme Raporu'nun yayınlanacağı Kasım ayına yetiştirilebileceğini umuyorum." (AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn)
* "AK Parti reform yolunda ilerlemeye devam etseydi, son zamanda yaşanan şeylerin çoğu yaşanmayabilirdi. En büyük hatası AB konusunu ikinci plana atabileceklerini düşünmeleri oldu. O nedenle yeni dönemde tekrar reformlara dönmesi hayrına olur." (Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk)
* "Türk halkı modernleşme için Erdoğan'a onay verdi. Türkiye gibi büyük ve çeşitliliğin yoğun olduğu bir ülkede reform yapmak kolay iş değil ama Erdoğan bu iş izin doğru adam." (The Guardian)
"Seçim sonuçları Ortadoğu'da Müslümanlar'ın yoğun olduğu bir ülkede demokrasi adına bir zaferdi belki ama acaba sağduyu ve ılımlılık açısından da zafer olacak mı?" (The Times)
* "Seçim zaferi Erdoğan'ın önünde geniş bir bulvar açmıyor, sadece sarp bir yolda yürümeye devam etmesi hakkını sağlıyor. Bu yolda tökezlememesi için demokrasiyi güçlendirecek reform hamlesini bir an önce başlatması gerekiyor."
Daha yüzlerce örnek sıralayabiliriz. Meğer dost gerçekten acı söylermiş. Uzlaşma, yeni anayasa, daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, insan hakları ve çoğulculuk odaklı yeni siyasal sistem, AB ile bütünleştirecek reformlar... Bir zamanlar Türkiye'nin gerçek gündemini oluşturduğunu sandığımız bu beklentilere ne oldu? Umutlarımız aslında çöldeki serap mıydı?
Keşke geçmişe yolculuk mümkün olsaydı da, "Nerede hata yapıldı?" sorusuna yanıt bulabilseydik...