Anayasa'nın 68'inci maddesinin 2'nci fıkrasına göre "Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları"ndan olan Demokratik Toplum Partisi (DTP) bugün 2'nci Olağan Kongre'sini yapıyor. Biz DTP'yi önemsiyoruz. En az üç gerekçeyle:
1-Doğu'dan, özellikle de Güneydoğu'dan Meclis'e temsilci gönderemeyen kitle partilerinin politikalarını gözden geçirmelerinde tetikleyici işlevi gördüğü veya görmesi gerektiği için.
2-Doğu'dan, özellikle Güneydoğu'dan Meclis'e neredeyse "Tulum" denebilecek kadar çok temsilci göndermeyi başaran parti açısından, bu bölgemizle ve halkıyla ilgili siyasi cesaret isteyen ama kaçınılmaz politikalar üretmeye zorlayacak bir alternatif oluşturduğu veya oluşturabileceği için.
3-
Türkiye Cumhuriyeti ulusunu oluşturan ve anayasal kimlik tanımı çerçevesinde kenetlenmiş, hiç değilse uzlaşmış tüm etnik grupların Meclis'te temsiline katkıda bulunduğu için.
Bu gerekçelerin ilk ikisinde kastettiğimiz siyasi partilerin adlarını belirtmeye herhalde gerek yok.
Bir yılda iki özeleştiri DTP, 2'nci Olağan Kongre'ye hazırlık için 12-13 Temmuz'da Diyarbakır'da düzenlediği konferansın sonuç -kendi ifadeleriyle "Çözüm"-bildirgesinde bir özeleştiride ya da itirafta bulundu:
"Partide, devletçi, iktidarcı ve egemen siyaset tarzı halen aşılamamış, Demokratik Toplum Hareketi'nin çıkış amacına ve felsefesine uygun bir siyaset tarzı yakalanamamıştır." DTP, geçen yıl 22 Temmuz 2007 genel seçimlerindeki düşkırıklığının (Meclis'e en az 3540 bağımsız aday sokmayı hesaplıyordu, 20'de kaldı) etkisiyle yaptığı özeleştiride de şu saptamada bulunmuştu:
"Toplumun tüm kesimlerine hitap edebilecek toplumcu demokrasinin inşasında yetersiz kalındı, halk tabanıyla buluşulamadı. Toplumcu bir parti olmaktan uzak bir görüntü sergilendi." Bu açıklamaların satır aralarında DTP'nin 22 Temmuz 2007 seçimlerinden bu yana geçen bir yılda bir arpa boyu bile yol alamadığı, bırakın dışa, yani kitlelere açılmayı, içteki ikilemlerini bile aşamadığı itiraf ediliyor.
DTP'nin ikilemleri Nasıl aşsın?
Daha Türk partisi mi, Kürt partisi mi olduğu sorusuna bile bırakın kamuoyunu, kendi yönetim kadroları için bile inandırıcı bir yanıt veremedi.
Yöneticileri Ankara ile İmralı arasında sıkıştı. Bazı sorumluları "Hava muhalefeti" veya "Koster arızası" gerekçeleriyle biriki hafta İmralı'ya avukat ziyareti yapılamadığında adeta felç oldu.
Ankara-İmralı açmazına daha sonra DiyarbakırErbil ikilemi (Yoksa çekişmesi mi demek gerekiyor?) eklendi. Erbil'in son dönemdeki ılımlı ve gerçekçi mesajları ile Diyarbakır'ın radikal söylemleri arasında bocalanıp, yalpalanıp duruldu.
Kaptansız bir gemi ya da otomatik pilotaja bağlanmış bir uçak gibi. Bugün kongrede seçilecek yönetim kadroları için uzlaşmaya varıldığı belirtiliyor. Buna göre, DTP Genel Başkanlığı'nı Ahmet Türk üstlenecek, Genel Başkan Yardımcılığı'nı veya Eşbaşkanlığı'nı ise Emine Ayna. Bizim değil, Kürt siyasetçilerin ve siyaset bilimcilerinin tanımıyla,
bir güvercin ile bir şahin aynı kafese konacak. Kapatılma ve sonrası Doğa yasalarına aykırı böyle bir uzlaşmayla ya da dengeyle DTP'nin Kürt sorununun çözümünde kamuoyunun desteğini alabilecek politikalar üretmesi mümkün mü?
Pilot kabininde bir güvercin ile bir pilotun bulunduğu uçağın kazasız-belasız havaalanına inebilmesi olası mı?
Göreceksiniz;
geçici çözüm olarak uçak yine otomatik pilotaja emanet edilecek. Ne zamana kadar? Cevap: Anayasa Mahkemesi'nin DTP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili kararını verinceye kadar.
Kapatılırsa meydan "Şahinler"e kalacak. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın 5 yıl siyaset yasağı istediği DTP'lilerin başında "Güvercin" Ahmet Türk geliyor, buna karşılık "Şahinler Şahini" Emine Ayna için herhangi bir yaptırım talep edilmiyor. Onlar yollarına devam edecekler. Önümüzdeki ay kuruluş kongresini yapacak olan Barış ve Demokrasi Partisi'yle.
Bir önemli hatırlatma: Biz bugünkü kongredeki havanın ve konuşmaların kapatma davasında önemli etkide bulunacağını düşünüyoruz. "Güvercinler" ne kadar farkındalar acaba? Bugün doğa yasalarını altedip "Şahinler"i etkisiz duruma getirirlerse, DTP'yi bir ihtimal kurtarabilirler,
Türkiye'yi daha da gereceği kesin olan Barış ve Demokrasi Partisi planlarını ya da hesaplarını bozabilirler.
Ha gayret "Güvercinler". Hiç değilse bir kez İmralı'nın mesajlarına ve tehditlerine kulaklarınızı tıkayın. Bu cesaretiniz Kürt sorununun çözümünün de kapısını açacak. Hiç kuşkunuz olmasın.
Yayın tarihi: 20 Temmuz 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/20//haber,E1173950743D4AA9A699D06F4013B093.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.