İlk mekanımız Deniz Kuvvetleri Gölcük Tersanesi Ordu Evi'nin bahçesi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Metin Ataç'ın ev sahipliğinde, Oruç Reis Firkateyni ile yaptığımız harika deniz seyrinden sonra, mükellef bir öğle yemeğindeyiz.
Masayı, iki emekli amiralin de arasında bulunduğu komutanlarla paylaşıyorum.
İznini alamadığım için adını vermeyeceğim emekli amirallerden biri,
"Başbakan Erdoğan'la sık sık görüştüğünü, hatta bazen danışmanlık yaptığını" söylüyor.
Erdoğan'ın Gölcük'teki bir denizaltı ve dört geminin denize indirilme törenine gelmemiş olmasına içerlemiş, söyleniyor:
"Kaç kere söyledim; yanındakiler bakkal dükkanı açtırmaya götürüyor, o da böyle törenlere gelemiyor." Bir anda nereden geldiği belli olmayan bir cümlenin peşinden Ergenekon lafı dolaşıyor.
Komutanlar birbirlerinin duyacağı ses konuyla konuşuyor.
Ana yemek almak için self servis kazanlarının bulunduğu bölüme gittiğimde üç komutanı daha fısıldaşır buluyorum.
Kulak kesiliyorum, onlar da Ergenekon davasını konuşuyor.
Orduevindeki oda Komutanlardan biri kulak kesildiğimi fark edince yanıma yaklaşıp şöyle diyor:
"Şener Eruygur Paşa'nın orduevindeki ofisinde çıkan belgeler, deniliyor. Kimse 'Şener Paşa'nın orduevinde ofisi mi varmış?'
diye sormuyor. Oysa ofis falan yok. Kaldığı odaya bir kitaplık koymuş. Sanırsınız ki Türkiye'deki bütün çete, mafya faaliyetleri buradan yürütülmüş. Bu tür iddialar yakışık almıyor." Ergenekon davasına nasıl baktığını sorduğumda, müstehzi bir yüz ifadesiyle tek cümle söylüyor:
"Bu kadar aykırı adamın örgüt kurup birlikte eylem yapacağı iddiası bile başlı başına büyük olay..." Bu düşüncenin o bahçedeki birçok kişiye hakim olduğunu söylersem yanlış olmaz.
Ancak çoğu kısa bir süre daha
"gölgede kalmak" istiyor.
Darbe nerede? Bir diğer kişi Ankara'dan...
Yeni parti kurma çabasındaki
Abdüllatif Şener'i, Ahlatlıbel'de dolaşırken buluyoruz.
Parti çalışmaları dolayısıyla yaz tatiline çıkamayacağını söylüyor.
Ergenekon iddianamesini gazetelerden okuduğunu belirtip ekliyor:
"Anladığım şu ki ortada bir çete var; ama hangi tarafta kestiremedim. Bir grup, para, pul, mafya işlerine bulaşmış. Bütün faili meçhuller de getirilip bunlara yapıştırılmış." Bir noktaya dikkat çekiyor:
"Başsavcı açıklamasında hükümeti devirme girişiminden, darbeden söz ediyordu. İddianamede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin işin içinde olmadığı belirtildiğine göre, darbeyi kim nasıl yapacakmış? Dışardan bir darbe mi olacakmış? İddiası var eylemi yok." Şener, eylemin Ankara'da olmasına rağmen davanın İstanbul'da açılmasına tepki gösteriyor:
"Bir davayı, bir savcı ve bir mahkemeye yönlendirmek de hukuksuzluktur." TSK yoksa paşalar nerede? Bir diğeri ise kısa süreliğine dinlenmek için gittiğini söylediği Bodrum'dan benzer tepki veriyor.
MHP milletvekili
Deniz Bölükbaşı, şöyle diyor:
"Savcı iddianamesinde Silahlı Kuvvetler'in bu işin içinde olmadığını söylüyor. O zaman paşalar niye hapiste tutuklu bulunuyor? Eğer onlar için ayrı bir dava olacaksa, bu davadakiler nasıl darbenin yöneticisi oluyor? Bu iddialar hiçbir örgüt, çete tanımına uymuyor. Bütün bunların gerisindeki nedenler kısa sürede ortaya çıkar, anlaşılır." Askerin ve muhalefetin bir bölümünün iddianameye bakışı böyle...
Yayın tarihi: 27 Temmuz 2008, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/27//haber,C01F84958DF24F86B228251DCFC1D3ED.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.