kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Temmuz 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

İşgal altındaki kentten izlenimler

Dün de belirttiğimiz gibi, Başbakan Erdoğan'la günübirlik gezi için Bağdat'a gittik. Ankara'dan Bağdat'a 2 saatte vardık. Bağdat Uluslararası Havaalanı'ndan resmi görüşmelerin yapılacağı ünlü Yeşil Bölge'deki başbakanlık binasına ise bir saatte!
(Uçaktan inince apronun sonundaki bir binayı gösterdiler: "Saddam Hüseyin burada tutuldu, yargılandı ve idam sehpasına çıkarıldı"
dediler.) Havaalanı ile Yeşil Bölge arası sadece 8 kilometre. Ama ne 8 kilometre! Yol boyu beton bloklarla çevrili. Hem sağınız, hem solunuz. Sanki bitmek bilmeyen bir tünelde gidiyorsunuz. Hepsi bu değil. Her 100 metrede, elleri tetikte bir Amerikalı özel güvenlik görevlisi bekliyor. Her 200 metrede bir zırhlı araç mevzilenmiş. Her 500 metrede bir kontrol noktasında durduruluyorsunuz. Bütün bunların arasında ise kasisler, hendekler.
Yine yol boyunca 24 saat gözaltında tutulan mahalleler, elleri tetikte özel güvenlik görevlilerinin, yani paralı askerlerin gün boyu, gece boyu tehdidi altında yaşanan evler sıralanıyor.
Ve nihayet yine yol boyunca işgal öncesi ABD savaş uçaklarının yoğun bombardımanının, işgal sonrası ise direnişçilerle ve teröristlerle çatışmaların izleri duruyor: Yıkılmış evler, yanmış topraklar, kavrulmuş ağaçlar...

Yeşil Bölge'de hayat
İşte böyle bir güzergahtan sonra Yeşil Bölge'ye ulaştık. Kuş bile uçurtulmayan 12 kilometrekarelik bir alan. Sanki çölde bir vaha. Parlamento, başbakanlık, bakanlıklar, Batı ülkeleri büyükelçilikleri burada. Yeni seçkinlerin villaları da. Rafları zengin marketleri, yüzme havuzları, okulları, hastaneleri, sinemaları, suni göllerle süslü parkları ile şehir içinde, daha doğrusu şehir dışında bir şehir burası.
Biz başbakanlık binasına girerken önümüzden jogging yapan Amerikalı askerler geçti. Hafif tempoda koşan, terden sırılsıklam askerler. (Bağdat'ta sıcaklık 45 derece. Gölgede!)
Bir not daha: Yeşil Bölge, Saddam Hüseyin döneminde de çok sıkı korunan, rejimin kalbinin attığı özel bir alandı: Saddam'ın sarayı buradaydı, Devrim Kota Konseyi'nin karargahı da. Yeşil Bölge'nin hemen bitişiğinde, Saddam döneminde askeri törenlerin düzenlendiği, Irak diktatörünün gövde gösterisi yaptığı meydan da olduğu gibi duruyor, Hani şu iki dev kılıçtan oluşan heykelin süslediği alan.
Yeşil Bölge'de biz ilk notlarımızı kağıda dökerken, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Irak Başbakanı Nuri El-Maliki önce baş başa, daha sonra heyetler arasındaki görüşmeyle, iki ülke ilişkilerinin geleceğini belirlediler. Ve ortaya yepyeni bir mekanizma çıktı: Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi. Ana hatlarıyla şöyle:

Ortadoğu'da ilk, dünyada ikinci
İki başbakanın birlikte başkanlık edecekleri Konsey yılda en az bir kez toplanacak. Konsey'de iki ülkenin güvenlik, enerji, diplomasi ve ekonomi konularından sorumlu bakanları yer alacak. İlerde tarım, çevre bakanlarının da katılması öngörülüyor.
İki ülkenin Konsey üyesi bakanları yılda en az üç kez bir araya gelecek ve tek bakanlık gibi çalışacaklar.
Türkiye'nin de Irak'ın da hiçbir ülkeyle böyle bir anlaşmaları yok. Dahası, sadece Türkiye ve Irak'ın değil, bölgedeki hiçbir ülkenin yok. Dünyada ise tek örneği var: Fransa ile Almanya arasındaki kısmi entegrasyon mekanizması. Şöyle: İki ülkenin yürütme başkanları yılda iki kez, ilgili bakanları dört kez bir araya gelip işbirliğini derinleştirecek adımlar atıyorlar. İki ülkenin parlamentoları da, aynı amaçla yılda bir kez ortak genel kurul yapıyorlar.
Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin açıklandığı ortak basın toplantısından sonra, Irak'ı 19 yıl aradan sonra ziyaret eden ilk Başbakan olan Erdoğan (En son 1990'da Yıldırım Akbulut gelmişti) peş peşe protokol ziyaretlerini yaptı: Cumhurbaşkanı yardımcıları Adel Abdulmehdi (Şii) ve Tarık Haşimi (Sünni) ve Cumhurbaşkanı Celal Talabani (Kürt).
Talabani'nin Erdoğan onuruna verdiği aksam yemeğinden sonra, gecenin bir vaktinde Ankara'ya dönmek üzere/bir koruma ordusunun eşliğinde havaalanına yola çıktık. Aynı güzergahtan. Aynı hüzün tablolarını bir kez daha seyrede seyrede.
İşgal altında, toplumu çözülmüş ve çökmüş bir ülkenin nasıl bir şey olduğunu Bağdat'ta gördük, anladık. Hiç unutmayacağız.