kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Temmuz 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Türkiye aksırdı KKTC zatürree

NUR BATUR
KKTC'nin, uzlaşmacı yaklaşımı ekonomiyi patlattı. Ancak Rumların Kuzey'den ev alan bir İngiliz'e açtıkları dava rüzgârı değiştiriyor..
Kıbrıs'taki siyasi sorunu daha iyi anlayabilmek için ekonomiyi de mercek altına aldık. 2004'te Rumlar Annan Planı'na "Hayır", Türkler "Evet" deyince, Kuzey'de büyük bir ekonomik patlama yaşandı. Ercan Havaalanı'nı Girne'ye bağlayan dört şeritli yeni otoyolda ilerlerken, Kuzey'deki kalkınma gözle görülüyor. Sahilde beş yıldızlı oteller, dağlarda ve sahil boyunca yüzlerce villa, caddelerde lüks cipler ve yepyeni otomobiller... Rakamlar da ekonomideki büyümeyi açıkça gösteriyor. Peki Türkler "Evet" deyince ekonomide neden patlama oldu dersiniz? Çünkü "çözüm" rüzgârı belirsizlik ve risk algılamasını azalttı. Beklentileri ve yatırım iklimini iyileştirdi. Bunun sonucunda yerli ve yabancı yatırımcının Kuzey Kıbrıs'a güven ve talebi arttı. Siyasi rüzgâra paralel olarak, "yabancı yatırımları desteklemek için alınan kararlar" da bunda rol oynadı. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın ekonomi danışmanı Mehmet Başel çok çarpıcı veriler aktardı. 1997-2001 döneminde yılda ortalama yüzde 2.3'lük bir büyüme yaşanmışken, 2002-2006 arasındaki büyüme yılda ortalama yüzde 11'e çıktı. Büyüme sonucunda kişi başına gelir 2001 yılında 4 bin 300 dolar iken, artık 10 bin doları aştı. Yani "Evet" demek, Kıbrıslı Türkleri 5700 dolar zenginleştirdi.

AMBARGONUN ETKİSİ
Rumların "Türkler bize mahkûm olsunlar" diyerek Kuzey Kıbrıs'a 30 yıldan fazladır uyguladığı ambargonun etkisi ne mi oldu? Öncelikle belirtelim, Kıbrıslı Türkler başlangıçta ambargoya rağmen dünyaya açılmışlardı. AB ülkelerine narenciye ve patates ihraç ediyorlardı. Rumlar bunu durdurmak için çok kavga verdiler ve sonunda AB Adalet Divanı'nın aldığı, Rum Sağlık Bakanlığı'ndan Sağlık Sertifikası almayan malların AB pazarlarına giremeyeceği kararıyla da başarılı oldular. Mehmet Başel yine çarpıcı bir ekonomik tablo ortaya koydu: "1993'te AB'nin KKTC'nin toplam ihracatı içindeki payı yüzde 67 iken, 2005'te bu oran yüzde 27'ye düştü. Türkiye'ye yönelik ihracatın toplam ihracat içerisindeki oranı ise zaman içinde arttı. 1993'te yüzde 23 olan pay, 2005'te yüzde 50.5'e yükseldi. İthalatta da durum benzer. 1980'lerin başında Türkiye ve AB'nin toplam ithalatımız içindeki payları çok yakındı. 2005'te AB'den ithalat yüzde 21'e geriledi. Türkiye'nin ithalat içindeki payı yüzde 68'e yükseldi." Kısacası Rumlar 14 yıl önce KKTC'nin AB'ye ihracatını büyük ölçüde durdurup, nefes alacak tek kapı olarak Türkiye'yi bıraktılar. Böylece "Türkler bize mahkûm olsunlar" derken, KKTC'yi daha fazla Türkiye'ye bağlamış oldular.

TÜRKİYE'YE ÇIKAN FATURA
30 yıllık Kıbrıs kavgasının Türkiye'ye mali faturasına gelince... Kıbrıs politikasının mimarlarına göre, toplam fatura 5-6 milyar doları buldu. Türkiye 2006'da da 3 yıl için KKTC'ye 1 milyar 875 milyon dolar kaynak aktarmayı taahhüt etti. Yani yılda 625 milyon dolar aktarılmaya başlandı. Böylece altyapı projeleri süratlendi. Yatırımlar hızlandı. Ekonomik patlama yaşandı. Rumların Kuzey'de konut alan bir İngiliz aleyhine açtığı dava bu patlamaya ilk darbeyi indirdi. Sorunun çözümünde yaşanan tıkanıklık, hesapsız harcamalar ve yüksek maaşlar da ekonomide yeniden sorunları gündeme getirdi. Bütün bunların üstüne bir de uluslararası ekonomik sorunlar ve Türkiye'deki siyasi ve ekonomik çalkantılar eklendi. Yeniden başlayan nakit sıkıntısıyla birlikte inşaatlar durdu. Firmalar iflas etmeye başladı. Müteahhitler geçen hafta Türk Büyükelçisi Türkekul Kurttekin'den işleri bitirmek için acil olarak 350 milyon dolar kredi istediler. Kredinin devlet bankalarından verilmesi için görüşmeler başladı. Genel bir deyim vardır: "Türkiye aksırsa KKTC zatürree olur." Gerçekten de Türkiye'deki çalkantıdan sonra Kuzey Kıbrıs yine zatürree oldu. Üstelik Kıbrıs'ta bir başka gerçek daha var. Son 4 yılda yaklaşık 78 bin Kıbrıslı Türk, AB vatandaşlığı haklarından yararlanmak için Kıbrıs Cumhuriyeti, yani "Rum pasaportu" aldı. Her gün yüzlerce Türk Güney'e geçip çalışıyor. Yani hem siyasi hem de ekonomik tablo daha da karmaşık bir hale geldi. Sonuçta görüştüğümüz herkes aynı görüşte birleşti: "Kıbrıs'ta son tango oynanıyor. Ya çözülecek ya çözülecek!"