Denizlerin bu sevimli türleri korkunç canavarlar mı? Gazetenin Ankara ekinde çıkan ve bu tezi savunan yazıya çevreciler ve denizseverler yoğun tepki gösterdi. Eleştirileri ve yanıtları SABAH'ın tüm okurlarıyla paylaşıyoruz.
SABAH'ın Ankara ekinde
İkinci Adres başlığıyla,
Süreyya-Mahmure Üzmez imzasıyla yayınlanan köşede, 4 Mayıs tarihli
Denizlerin Sadist Yaratıkları başlıklı yazı, çok sayıda okurun "bilgi çarpıtması" eleştirisine yol açtı.
Bir deniz kaplumbağası ve bir fok fotoğrafı da içeren yazı şöyle:
"Bu başlığı ve fotoğrafları görünce nasıl şaşıracağınızı tahmin ediyorum. Çok sevimli gözüken, hepimizin çoğu kez ilgi odağı olan bu deniz canlıları hiç de göründüğü gibi değil. Yaz ayları yaklaştığında, sahillerde genç kızlar bir tane "
caretta caretta " dediğimiz
deniz kaplumbağalarını görünce boy boy poz verirler. Arkasından hemen eklerler;
"Deniz kaplumbağalarına dokunmayalım, nesilleri tükeniyor!" Bir de madalyonun öbür yüzünü çevirip geçimini denizlerin sunduğu nimetlerden sağlayan balıkçılara bakalım.
Onların da en çok şikâyetçi olduğu deniz canlıları deniz kaplumbağaları ve foklardır. Boyları 110-150 cm arasında, kiloları da
70-90 kg ağırlığındaki bu yaratıklar, "
doğa yaşamını koruma altına alıyoruz " diye kıyametler koparan çevrecilerin kanatları altında sevimli pozlar verirler. Ama denizlerdeki en büyük kıyım ve katliamı onlar yaparlar. Foklar da aynı vahşiliktedirler.
Bir günde yüzlerce ıstakozu, karavidayı, orfozu ısırıp ısırıp, bir parça alıp öldürerek bırakırlar. En lezzetli kabuklu sayılan
karavidanın neslini bunlar tükettiler. Sualtı mağaralardaki düzeni alt üst ederler. Eğer meraklıysanız bir
şnorkel ve
palet ile denizde görüğünüz
fok veya
caretta carettanın peşine düşüp, yarım saat izleyiniz. Bu masum ve sevimli gözüken yaratıkların ne kadar cani olduğunu izleyerek üzüleceksiniz.
Eh! Ne yapalım doğa yasaları." SABAH okuru
Murat Tüzün'ün tepkisi:
"Doğal yaşam içinde hiçbir canlı (insan haricinde) zevk için avlanıp nesil tüketmek maksadıyla hareket etmez. Bilgi çağında herhangi bir araştırma yapmaksızın, ekosistem içinde hayvanların normal olan beslenme davranışını 'canilik' olarak nitelendirebilmek ve bunu saygın bir gazete aracılığı ile kamuoyu ile paylaşmaya cesaret edebilmek inanılır gibi değildir. Dünya üzerinde yüz binlerce tonluk deniz ürünlerini avlayıp ya da yetiştirip tüketen insan dışında hiçbir deniz canlısı, cani olarak nitelendirilemez. Eğer balıkçıların serzenişlerinin etkisi ile bu yazıyı kaleme aldıysanız, onların bilinçsizce ve canice yöntemler (trol-gırgır-dinamit-zehir vs.) kullanarak avladığı milyonlarca deniz canlısı bu katliamın asıl kurbanları. Balıkçı ağlarına saldırdığı söylenen deniz kaplumbağaları, fok ve yunuslar bugün ülkemizde kurşunlanarak ya da başka şekillerde öldürülmeye çalışılmaktadır. Bunun da başlıca sebebi aşırı avlanma ile o canlıların besin zincirini bozarak kendilerine adeta düşman haline getiren birtakım cahil balıkçılardan başkası değildir. Karavidanın asıl bitiş nedeni çiftleşme ve yumurta bırakmak için ilkbahar aylarında 2-3 metre derinlikteki sulara kadar çıkmalarını fırsat bilen 'insanlar' (!) tarafından toplanmalarıdır."
SABAH okuru, dalış eğitmeni
Soner Yarkın'ın eleştirisi: "Bu tip haberlerle insanlara bu canlıları cani olarak göstererek doğa sevgisine zarar vermiş oldunuz."
Cem Karabay da şöyle tepki göstermiş:
"Her canlı hayatta kalabilmek için beslenir, doğada besin zincirinin her halkası belli bir düzen içindedir. Sadece insanlar bu dengeyi bozabilirler."
Özen Arlı'nın görüşleri:
"Adı geçen canlılar bildiğiniz gibi dünyada koruma altında olan, çok az sayıda kalan türlerdir. Korunması ve kollanması için halkımız tarafından anlaşılmasına ve sevilmesine yönelik haberler yapılması gerekirken halkın yanlış bilgilendirilmesinin önüne geçmek gerekir. Bu yazarlarımıza soruyorum: bu sadist caretta ve fok'u ne zaman trollerle deniz dibini tarayarak tüm dip yapısını tahrip ederken gördüklerini; ne zaman avladıkları canlıların istemedikleri boyutta olan tonlarcasını denize dökerken gördüklerini, fok ve kaplumbağanın nasıl gece zıpkınla scuba dalış yaptıklarını ve tüm bu denizlere korku saldıklarını anlatsınlar lütfen."
Yazarlardan
Süreyya Üzmez'in yanıtı da şöyle:
"Ana amacım denizlerdeki canlıların nesiller boyu var olmasıdır. O nedenle restoranımda nesli tükeniyor diye karavida satmam. Zıpkınla avlanan balıkları restoranımın kapısından içeriye sokmam. Orfozu 2006 Ekim ayında aynı köşede tanıttım ama bollaşacağı güne kadar tarifini vermeyeceğim diyerek yazımı bitirdim. Marmara adasındaki ıstakozları koruma altına alan Tamer Bey'e, küçük ıstakozları satın almayıp denize tekrar bırakan Gelibolulu balıkçı Hüseyin Uğural'a teşekkür ettiğimi, yazılarımı sürekli okuyanlar bilir. Geçen yıl Çanakkale'de tedarikçim olan bir balıkçının tezgâhında temmuz ayında yavru ispari gördüm diye ilişiğimi kestiğimi, yavru ve canlı kalkanı moda eden kişilere nasıl köpürdüğümü herkes bilir. Denizlerimizin akvaryum olması için milyonlarca yumurta bırakan balıkların bilinçsizce avlanmasına,
Türkiye'de dolaştığım sahillerde çocuklarla bile toplantı yapıp küçük balıkları denize attırdığımı, "büyü de gel" diye slogan yaptığımı beni tanıyan herkes bilir. Ömrünü denizlerde geçiren Yaman Koray'ın 'Ne Cennet Şey Şu Deniz' adlı kitabını vakitleri varsa tamamını, yoksa 149. sayfasını ve 'Deniz Ağacı' kitabını okumalarını salık veririm. 4 Mayıs tarihli yazımı da 'Eh! Ne yapalım doğa yasaları' cümlesiyle bitirdiğimi hatırlıyorum."
Yayın tarihi: 14 Temmuz 2008, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/14//baydar.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.