Geçenlerde bir kadın Galata Köprüsü'nde balık tutarken ahlaka mugayir giyindi diye yargılanıp mahkum edildi. Bu akıl almaz olayı protesto etmek için sokağa çıkan kadınlar "bedenimiz bizimdir", "devlet elini bedenimden çek" diye slogan attılar. Çok doğru ve binlerce yıldır bitmek bilmez bir tartışmanın özeti bu sözler. Onları izlerken aklıma bedenle olan sorunumuzun bir başka yanı geldi: magazin haberlerinden ve görüntülerinden fışkıran kadın bedenleri.
Bakması bedava nasılsa Yaz geldi geleli gazetelerin ilavelerinden taşan, televizyonlardaki magazin programlarından fışkıran çıplak kadın görüntülerine bakmak için basbayağı yürek gerek. Dünyanın hiçbir yerinde görünmeyen bir uygulamayı basınımız öteden beri sürdürüyor ve gazetelerin arka sayfalarından güzel ve yarı çıplak kadın görüntüleri yayınlanıyor. Erotizmin hayatında bunca önemli bir yer tuttuğu bendeniz de arada bir o resimlere bakıp, geçiyorum. Hiç değilse güzel bir kadının durağan bir resmi var karşımızda.
Oysa yaz dönemi magazinlerine yansıyan kadın görüntüleri öyle değil. O görüntüler bizi apaçık bir biçimde "
röntgenci " (
voyeurist ) olmaya zorluyor. Bizi o görüntülere belli bir amaç doğrultusunda bakmaya itiyor. Bilmem kimin hamileliği nedeniyle göbeğinin büyümesi, bilmem kimin bacağındaki selülitler, bilmem kimin göğüslerine yaptırdığı ameliyatlar aslında o fotoğrafların gösterdiği şey. Dolayısıyla karşımızda herhangi bir çıplak ve erotik kadın görüntüsü yok. Belli bir amaçla kullanılan, izleyeni belli bir doğrultuda tavır almaya zorlayan fotoğraflar bunlar. Dolayısıyla da
pornografik!
Başka bir nedenden ötürü de pornografik bir yanı var bu resimlerin. Pornografik görüntülerde izlenen kişi kameraya bakmaz. Belli bir
gizlilik söz konusudur. Daha açık söylersek, kamera gizli bir olayı, yaşayanlar farkında olmaksızın kaydetmiş gibidir. Şimdi aynı şey yaşanmıyor mu? Kaldı ki,
paparazzi dediğimiz şeyin özü bu: hayatın mahremiyetini ayak altına almak, gizliliği, özel alanı paramparça etmek! Ama ondan biraz kuşkuluyum. Paparazzilere konu olan kadınların tamamının bu işte günahsız olduğu kanısını taşımıyorum. Yaptıkları işin mantığına uygun olarak kendilerini bilerek ve isteyerek teşhir ettiklerine büyük ölçüde inanıyorum.
Ahlakı yanlış yerde aramak Bütün bunlar bedenle olan bitmez tükenmez sorunumuzdan kaynaklanıyor. Kim bedenlerimizin sahibi? Bir yanda "Ahlaka aykırı davrandı" denilen bir kadın var, diğer tarafta bize başkalarının bedenlerini izlettirenler. Bir tarafta bedenine dönük müdahaleye karşı çıkan, onun üstündeki tasarrufu kendi hakkı olarak gören kadın, diğer yanda bedenini başkalarının izlemesine sunan ikinci bir kadın.
Bu durum aşılabilir mi? Birinci durum için söylenecek bir şey yok. Devlet hala kendini baştan sona karşısındaki kişinin bedeni üstünde, hatta davranışı üstünde söz ve karar sahibi olarak görüyor ve bunu bir ahlak anlayışı çerçevesinde icra ediyor. Direnmek elbette şart. Fakat ikinci durumda kadın kendini bir araca dönüştürüyor, basın o aracı kullanıyor. Onu nasıl aşarız, doğrusu cevap vermekte çaresizim. Hele işin içine üstü örtülü bir gönüllülük de girmişse.
Galiba bizim sorunumuz her zaman ahlakı nerede arayacağımızı, nerede kullanacağımızı bilememek oldu.
Yayın tarihi: 12 Temmuz 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/12//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.