kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Temmuz 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cumartesi SABAH 
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Çocuklara klasikleri okutmak

Çocukların kitap okumadıklarına ilişkin yakınmalar yaz aylarında artıyor. Okullar kapanınca bilgisayar başında geçirilen saatler ve ailelerin şikâyetlerinin artmasıyla kitaplar akla geliyor. Aileler, kitap okuyan çocuklar için kitap seçiminde zorlanıyorlar. Özellikle ergenlik döneminde kitap okutmak da kitap seçmek de zorlaşıyor. Çocuklar niye kitap okumuyorlar? Öncelikle evde kitap okunduğunu gören çocuk sayısı çok az. Yani örnek alacak büyükler bulamıyorlar. Bir diğer neden ise, kitap dışı uyaranların çokluğu ve kitap okumaya göre daha kolay, rahat ve eğlenceli olması. Televizyon seyretmeyi tercih ediyorlar. Zaten aileleri de onu izliyor. Özellikle diziler cazip geliyor. Tanıdıkları, sevdikleri oyuncular, arkadaşları ile paylaşacakları br eğlence... Kitap okusalar bile onu konuşacak kaç yaşıt bulabilirler kendilerine? Oysa kitap okumak, büyürken ufuklar açan bir dünyadır. Yazarları bilmek, onların hayallerinin içine girebilmek bir maceradır bilene... Bir ülkenin edebiyatının gelişimini öğrenmek, o ülkenin tarihini, kültürünü, belki de en önemlisi nereden gelip nereye gittiğinin öyküsünü öğrenebilmeyi sağlar. Klasikleri okumak bu nedenle önemlidir. Çünkü geçmişe bakmadan, geleceği yaratmak mümkün değildir. Kitap okuyan gençlere sorduğumda, klasikleri bilenler hızla azalıyor. Bu sadece bizim ülkemizde değil, tüm dünyada böyle. Bazı ülkeler bu sorunun çözümünü çocukların yeni gözdesi televizyon, film gibi araçları kullanarak, onları klasiklerle tanıştırmakta buldular.

AŞK-I MEMNU YENİDEN
Tüm bunlar, okuduğum bir gazete haberi nedeniyle aklıma geldi: Aşk-ı Memnu dizisi yeniden çekilecekmiş. Başlığı okuduğumda çok sevindim, ama altını okuyunca durakladım. Çünkü romanın günümüze uyarlanmış hali çekilecekmiş. "Nasıl çekilebilir ki?" diye düşündüm. O romanın temel özelliği yaşanan dönemdir. Bir aşk öyküsüyle bir dönemin değişimlerini, değişimlerin sancılarını öğrenirsiniz. Biraz ilgili ve bilgili bir büyük sizinle birlikte izler, arada size biraz tarih bilgisi verirse öğrenirsiniz. Çocuk olarak belki okumaktan sıkılacağınız, belki gereksiz bulacağınız, belki anlayamayacağınız bir tarihi, dizi içinde aklınıza yazabilirsiniz. Günümüze uyarlandığında o artık Aşk-ı Memnu değil, sıradan bir yasak aşk öyküsü olur. Çocuğun her gün gazetelerin magazin sayfalarında ya da üçüncü sayfa haberlerinde okuduğu için sıradanlaşmış, aşk bile denilemeyecek öykülerden biri... Ne yazarı öğrenebilir ne de yazarın önemini, değerini, stilini... Ne de bir klasiği öğrenmenin zevkini. Oysa ben Aşk-ı Memnu'nun, 'yasak aşk' demek olduğunu diziyi beraber seyrettiğim ailemden öğrenmiştim. Halid Ziya Uşaklıgil'i, başka neler yazdığını, Servet-i Fünun'u anlatmışlardı bana. Merak etmiş ve devam etmiştim.

BU NASIL YAPRAK DÖKÜMÜ?
Yaprak Dökümü dizisi çok seyrediliyor. "Romanını okumuştum," dediğimde, "Bu kadar uzun kitabı nasıl okudun, kaç ciltti?" diye soran yeğenime, "Benim bildiğim Yaprak Dökümü çoktan bitti," dedim. Anlamadı. Fikret'in masal dünyasına gitmediğini, Ali Rıza Bey'in felç geçirdiğini anlatamadım. 1956'da yitirdiğimiz Reşat Nuri Güntekin'in nasıl olup da bilgisayardan haberi olduğunu anlatmaya çalışmaktan ise vazgeçtim. Çalıkuşu'ndan ise hiç bahsetmedim. "Yanılmışım, bu başka bir öyküymüş," derken, aslında bir fırsatı kaçırdığımızı düşünerek üzüldüm. Suç ve Ceza filmiyle oğluma Rus klasiklerini nasıl kolayca anlatabildiğimi hatırladım. Klasiklerin gerçeklerine bağlı dizileri yapılsa, uzatmadan, gerçek olarak, yazarlarını da anlatarak televizyon sayesinde gençlere izletmeyi başarabilsek (ailelerine de tabii), aralarında tartışsalar, belki kitapları, kitapların arasındaki dünyaları merak ederler. "Yok, onlar izlenmez, iş yapmaz," diyorsak klasikleri rahat bırakalım. Okumak isteyenlere bırakalım. Biz diziler için izlenip, hemen unutulacak edebiyat olmayan kendi öykülerimizi yazmaya devam edelim.