Geçen hafta birkaç dostumuzla Boğaz'da balık yemeye gittik. Biz oturduğumuzda saat 20.00 civarıydı. Biraz sonra yan masaya bir grup geldi. Yanlarında sekiz-dokuz aylık bir bebek vardı. Çocukların en az üç yaşına kadar saat 20.00'de, daha sonra da 20.30'da yatmaları gerekmektedir. Bu nedenle daha içeri girerlerken dikkatimi çektiler. Yemekler yenilirken bebek huysuzlanmaya başladı. Annesi olduğunu sandığım hanım, kucağında bebekle lokantada gezdi. Arada ağlama sesleri duyuldu. Hava sıcak, içerisi kalabalık, gürültülü ve sigara dumanlı... Bebeğin bunalması son derece kolay. Masadaki dostlarımızla aralıklarla onları izledik, "Kalkıyorlar, şimdi kalkacaklar," tahminleri yaptık. Biz kalkarken saat gece yarısını gösteriyordu. Bebek, arabasının içinde uyuyordu. Ter içinde kalmıştı. "Yazık, uyumuş," dedim. Annesi "Alışsın," diye yanıt verdi. Sekiz-dokuz aylık bebek neye alışmalıydı? Lokantada gece yarısına kadar oturmaya mı, gürültüye mi, dumana mı? Yanımdakilerin uyarılarına rağmen dayanamadım ve "Alışması gereken bir şey yok, bu ona eziyet, hatta istismar," dedim. Bunun üzerine anne ve sanırım baba cevap olarak "Biz ailesiyiz, istediğimizi yapma hakkımız var," cümlesini kurdu. Gerçekten bir çocuğu dünyaya getirmiş olmaktan, onun ailesi olmaktan doğan haklarımız var mı? Bir çocuğun ebeveyni olmamız, onun gelişimini olumsuz etkileyecek yerlere götürmemize, sağlığına uygun olmayan durumlara maruz kalmasına neden olmamıza izin verir mi? Bu sorunun yanıtı hayır. Çocuk hakları beyannamesi, çocuğa bakmakla yükümlü erişkinlere onu korumak, sağlığını, eğitimini sağlamak gibi yükümlülükler getirmektedir. Bunları yapmamak ise çocuk ihmaline ve istismarına girer. Çocuk ihmal ve istismarı sadece döverek, taciz ederek olmaz. Cezai sorumlulukları vardır. Kısacası sevgili anne babalar, anne baba olmak hak değil, yükümlülükler getiren bir unvandır. Yükümlülüklerimizi yerine getirmediğimiz zaman ceza alabiliriz, çocuğun velayetini kaybedebiliriz. Ama herhalde bir anne baba için en büyük ceza, yanlış tutumları nedeniyle çocuklarının beden ve ruh sağlığı bozuk olarak büyümesidir. En önemli ve değerli anne babalık hakkı yükümlülüklerimizi en iyi şekilde yerine getirip, sağlıklı, güvenli, başarılı, çevresine ve ülkesine yararlı bir evlat yetiştirdiğimizde gururla "Benim çocuğum, büyümesinde benim katkım var," diyebilmektir.
TRABZON'DA GARİP BİR ŞENLİK Bu yazıyı yazarken Trabzon'dan bir hastayı gördüm. Hedef kitlesi 8-13 yaş grubu olan bir marka, birkaç ilde daha düzenledikleri çocuk şenliği için geçtiğimiz hafta sonu Trabzon'daymış. Çocuklara stadyumda şenlik, marka için iyi fikir. Ama marka sorumluluğu burada başlıyor. İki günlük bu şenlikte, pazar günü 4 Yüz grubu sahneye çıkmış. Hastamın ailesinin anlattığına göre dans ve şarkı gösterisi yapmışlar. Benim hiç duymadığım bu grup, çocuklar için yapılan gösteride sahneye giyinik çıkıp soyunmuşlar. Çekilen resimlere bir göz attım. Dansöz kıyafeti, bir gece kıyafeti olan şarkı söyleyen kadınlar ve rahip olarak başlayan, sonra soyunan erkeklerden oluşan genç bir grup vardı. Çocuklarını çocuk şenliğine götüren ailelerin oradan çıkmaması, ailenin sorumluluğu olarak tartışılabilir. Peki markanın yöneticileri, yaptıkları reklamın içeriğini denetleme sorumluluğu taşır mı? Çocuklara uygun olmayan bir gösteriye para yatırmanın markalarına zarar vermesi yeterli bir ceza mıdır? Yoksa çocukları korumak gibi sorumlulukları yasal olarak var mıdr? Çocuklar söz konusu olduğunda, satış tek amaç olamaz. En çok bu programı onaylayan marka sorumlularını merak ettim. Acaba kendi çocukları var mı ve bu şenliğe onları götürürler miydi? Yoksa onlar da kendilerini "Benim haklarım var, sorumluluk size ait," diye mi savunacak? Eğer öyleyse ben sorumluluğumu kabul ediyor ve çocuklar adına bu gösteriden şikâyetçi oluyorum. Şikâyet nedenim, çok sevdiğim bir yiyeceği anlatmak için yaşıma, gelişimime uygun olmayan yöntem kullanılması ve gelişimimin olumsuz etkilenmesi... Şikâyetçiyim, çünkü ben çocuğum. Kendimi koruyamam. Tüm büyükler benim ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı gelişimimden sorumludur. Beni böyle büyütürlerse, ben de büyüdüğümde onlar gibi kimsenin hakkını savunmayan, güçlünün güçsüzü, çoğunluğun azınlığı ezdiği bir ülkenin sorumsuz bir erişkini olacağım. Ve ilk yok ettiklerim de beni böyle yetiştirenler olacaktır.
Yayın tarihi: 5 Temmuz 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/05/ct/haber,E92D7791C46C49BBBD4761244F56BF83.html
Tüm hakları saklıdır.