Türkiye-Hırvatistan maçı bitiminde atılan havai fişekler ve yanıp sönen köprünün ışıklarına bakmak için cama doğru gittim. Eşimin arkamdan seslendiğini duydum: "Camdan uzak dur!" Ertesi gün çevremdeki birçok insanın maç heycanını paylaşmak isteyen çocuklarını, eşlerini camdan, balkondan uzak tuttuğunu öğrendim. Amaç sevinmelerini engellemek değil, bir kurşunla vurulmalarının önüne geçmekti. Ailelere çocuklarını bir spora yönlendirmelerini, sporun onların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu anlatıyoruz. Hatta takım sporlarının çok iyi olacağını, paylaşmayı, paslaşmayı, kaynaşmayı öğreteceğini anlatıyoruz. Peki, ama niye onları destekleyen, değer veren taraftarların kutlamalar sırasında ölebileceğinden hiç bahsetmiyoruz? Çünkü spor ve cinayet birbirinden uzak iki kelimedir. Peki ne oluyor?
TARAFTAR, FANATİK
Taraftar olmak, bir düşüncenin, bir yönetimin, bir takımın simgelediklerinin bize uygunluğuna karar verip, desteklemek olarak adlandırılabilir. Ancak düşüncelerimiz değişebileceği gibi desteklediğimiz şey de değişebilir ve artık bizi temsil etmez hale gelebilir. Bu durumda taraf olduğumuz şey kendiliğinden farklılaşmıştır. Ama fanatizm denilince, tanım değişir. Artık bir düşünceye, yönetime, kişiye ya da takıma bağımlı olmaktan bahsedilir. Çünkü bu bağlılığın ilkeleri, kuralları vardır ve bunlar değişmez kabul edilir. Ayrıca bunların yorumlanması, eleştirilmesi yasaklanır. Böylece de karşı taraf artık kendisinden değildir. Fanatizmin en önemli nedeni, bireylerin kendi bireyselliklerinin tam oluşamaması şeklinde açıklanır. Böylece bir kalabalık içinde varlık hissetmeleri, kaygılarını giderir. Fanatizm, uzlaşmanın karşısındadır. Kendi değişmez ama kalan her şeyi değiştirmeye çalışır. Çünkü tek doğru kendi bulunduğu yerdir. Holiganlık ise fanatiklerin arasında görülen bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram genellikle, her zaman olmamakla birlikte, bir maç öncesinde ya da maç sonrasında meydana gelen suç teşkil eden hareketleri içermektedir. Çoğu futbol seyircisinin kavgası birden bire ortaya çıksa da bazıları daha önceden planlanmıştır.
MEDYA FAKTÖRÜ
Medya, halkın bir olguyu nasıl algıladığını ya da gördüğünü açıklayan çok güçlü bir faktördür. Sansasyonel habercilik anlayışı, çoğunlukla şiddet içeren görüntülerin ve savaşı çağrıştıran benzetmelerin ön plana geçmesini sağlamak ve makaleleri okuru derinden etkileyecek nitelikte yazmak, taraftarlığı değil, fanatizm ve holiganizmi desteklemektedir. Son şampiyonada basının başlıklarına baktığımızda, futbol takımının gittiği şeyin bir mücadele değil, savaş olduğu çok rahat düşünülebilir. Zaten yapılan benzetmeler (Viyana kuşatması gibi) savaşı anımsatmaya yöneliktir. Aynı zamanda basın, bu benzetmelerle hem halkın eski başarı ya da başarısızlık duygularını aşırı olarak gündeme getirmekte hem de ülkeler, ırklar arası düşmanlığı körükleyecek, abartacak bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Aynı gazeteler, ertesi gün kutlamalar sırasında vurulan, öldürülen kişi haberlerini şaşkınlık, korku ve nefretle vererek gerektirdiğinden daha da fazla bir panik oluşmasına sebep olmaktadır. Sansasyonel habercilik bu noktadan bakıldığında, bir anlamda, futbol holiganlığıyla başa çıkmada kullanılan politikaları etkilemektedir. Bunu fark eden bazı ülkelerde basının olumlu etkilerinin de olduğunun belirtilmesinde fayda vardır. Tüm bunlarda, futbol başta olmak üzere birçok spor dalının endüstri haline gelmiş olmasının katkısı da büyüktür. Ama biz yine de çocuklarımıza, sporun beden ve ruh sağlığı için çok önemli olduğunu; centilmenlik, kardeşlik ve eğlence olduğunu öğretelim. İnsan canı yakmanın ve almanın ise suç olduğunu onlara öğretirken, biz de öğrenelim.
Yayın tarihi: 28 Haziran 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/28/ct/haber,52F6D255320C4B16A2726764BAC7DA79.html
Tüm hakları saklıdır.