Eskiden bu deyimin
"cinsel içeriği" vardı, yeni kuşaklar
"çıldırma" anlamında kullanıyorlar, biz de gençlere uyduk.
Sıcaklar da iyice bastırdı ya, kafayı yiyenler artıyor.
Hemen herkeste bir
"dinlenme" histerisi... Telefonum dinleniyor mu?
Dinlendiği
"zehabına" kapılanlar arasında berber çırakları, tüpgaz bayileri, araba satıcıları, lokanta garsonları, konfeksiyon tezgâhtarları falan da var. Kendi numaranın başına
"2" ekleyip kendini arıyormuşsun, telefon çalıyorsa dinleniyorsun demekmiş...
Kibarlık ediyoruz,
"ulan sen kimsin ki seni niçin dinlesinler" sorusunu soramıyoruz.
Bütün bu dinlemedinlenme tantanasının altında
"adam yerine konma özlemi" yatıyor.
Dinlendikleri ortaya çıksa rahatsız olmayacaklar, tam tersine, mutluluk duyacaklar.
Tıpkı, bazı zavallıların
"beni de içeri alın" diye yalvarmaları gibi... Tutuklansa büyük adam sırasına girecek!
Acaba bir sabaha karşı benim kapım da çalınır mı? Ondan sonra da hemen Ritsos'tan alıntı tabii, kapın çalındığında gelen sütçü çıkarsa o ülkede özgürlük vardır, falan filan...
Sen kimsin ki senin kapını neden çalsınlar hemşerim? Senin kapını demokraside de ancak sütçü çalar, diktada da sütçü! Ya da kapıcı Gaffur... Aydın Doğan'ın gazetelerinden birini getirmiştir...
Olsun, Atatürkçüyüz ya abi... Atatürkçü düşünce sahipleri izleniyorlar, fişleniyorlar, yakalanıyorlar, sorgulanıyorlar, suçlanıyorlar, içeri atılıyorlar ya... Bizim neyimiz eksik?
"Oğlum senin her tarafın Atatürkçü olsa ne yazar?" denemiyor, üzülür.
Ergenekon tutuklamalarını da
"inanma-inanmama" meselesine bağladılar.
Bu adamların suçlu olabileceklerine
"inanmıyormuş" arkadaş!
Koskoca paşa hiç öyle kaka şeyler yapar mıymış, darbe planı falan? Kenan yaptı, Haydar yaptı, Muhsin yaptı, Memduh yaptı, Cemal yaptı, Celil yaptı, Cevdet bile yaptı diyorsun...
"Onlar başka" diyor...
Ergenekon diye bir örgütün varlığına da inanmıyor arkadaş.
Peki kimin başının altından çıkıyor bu işler?
Avrupa Birliği yapıyormuş abi, bizi karıştırmak için... Hrant Dink'i de Avrupa öldürmüş. Suçu milliyetçi çocukların üstüne yıkabilmek amacıyla... Papazı da Avrupa vurmuş.
Sonra da, endişeli görünmeye çalışarak ekliyor:
"Bu durum iç savaşa gider vallahi!" İç savaş çıksa, televizyonda maç seyreder gibi izleyeceğini sanıyor.
Belki de öldürmeyi ve ölmeyi özlüyor, ruhunun alt tabakalarında tortu yapmış
"sado-mazo" eğilimler böylece yüze çıkacak ve onu rahatlatacak...
İç savaş çıkarsa belki bunu da çavuş mavuş yaparlar... Köyünde havası artar... Dillendiremese de özlemi buna benzer bir şey...
Eh, bu sıcakta böyle oluyor bu işler.
"Bu bir inanç meselesi değildir" diyorsun, idrak edemiyor.
Elbette saçmalama özgürlüğü var. İnanç özgürlüğü de var, düşünce özgürlüğü ve serbest piyasa ekonomisi gibi.
Ben de artık bu kafa yapısına sahip olanlara şöyle diyorum:
Suyun yüz derecede kaynadığına inanmıyor musun? Sok elini, bak ne olacak!
Yayın tarihi: 11 Temmuz 2008, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/11//ardic.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.