kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Temmuz 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

"Fetret Dönemi"ni "Yükselme Dönemi" izledi de ne oldu sanki?

Hepimizin zihninde cevapsız sorular dolaşıp durmakta.
Geçen gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin il ve ilçe yöneticilerine gönderdiği genelgede "Fetret Dönemi" kavramını kullanmış ve özetle şöyle demişti:
Ülke yönetimi hükümetin kontrolünden çıkmış, devleti ayakta tutan temel dinamikler olan yasama, yargı ve yürütme arasındaki rabıta ve denge kaybolmuş, birinin diğerine tahakkümünü arzulayan taraftarlar birer birer ortaya çıkmaya başlamıştır. Küçük bir kıvılcımın büyük sosyal ve siyasal olaylara neden olabileceği çok hassas ve kritik bir ortam söz konusudur. Yaşanan dönem ömrünü tamamlamak üzere olan bir köhne ülkenin fetret döneminin emarelerini taşımaktadır.
"Fetret Dönemi"nin Yıldırım Beyazıt'ın Timurlenk'e yenilmesi ertesinde oğullarının taht için savaşmaları sırasında Anadolu'nun yaşadığı 11 yıllık kargaşa sürecini ifade ettiğini biliyoruz. (14021413) Bu dönem 1'inci Mehmet'in tahta çıkması ile biter.
Tarihçiler daha sonra Fatih Sultan Mehmet'e, Yavuz Sultan Selim'e ve nihayet Kanuni Sultan Süleyman'a dayanan "Yükselme Dönemi"nden söz ederler.
Son terör eylemine sahne olan İstinye ve bitişiğindeki Yeniköy, Osmanlı'nın zirvede ve Kanuni'nin tahtta olduğu dönemde, her yıl Karadeniz'den gelen Kazaklar tarafından basılırdı. İnsanlar öldürülür, evler yağmalanırdı. O zaman ne dünyada bir ABD, ne de İstinye'de ABD Konsolosluğu vardı.
Yani Viyana'ya ordu gönderebilen Osmanlı, Boğaz'daki İstinye ve Yeniköy'e kolluk kuvveti gönderemezdi.

Her yere yetişiliyor
Şimdi Bahçeli'nin Fetret Dönemi izlerini aradığı bu zamanda, devlet İstinye'ye de, Irak sınırının öte yanına da yetişebiliyor artık. Ama şimdi de "Bilinmeyenler"in sayısı arttı.
Örneğin İstinye'deki Amerikan Konsolosluk binasına saldıran ve polislerimizi şehit eden teröristleri, acaba bu akıl dışı eylem için kim programladı?
Yeni Şafak'ta İbrahim Karagül, bu soruyu çok somut bir çerçeve içine yerleştirmişti:
- Konsolosluğa tabancayla saldırı olur mu? Pompalı tüfek bu işe yarar mı? Kurşunların menzili yeter mi? Kale gibi duvarlara kurşun işler mi? Ölüme gidenler bunu bilmez mi? O zaman hedef nasıl konsolosluk olur?
- El Kaide mi, Ergenekon mu? İslamcı mı, ulusalcı mı? ABD'ci mi, ABD karşıtı mı? Kürt mü, Türk mü? Bunların ne önemi var? Onlara bakmayacaksın! Kurşunu kimin sıktığına takılmayacaksın! İhaleyi dağıtanları bulacaksın! Tetiği çektireni öğreneceksin! Senaryoyu yazanı keşfedeceksin!
Posta'da da Rauf Tamer bu akıl dışı eylemin somut sonucunu şöyle vurgulamıştı:
- Güler misin, ağlar mısın? Bizimkiler ısrarla sorar durur... "Ergenekon'la bir bağlantısı var mı?" "TürkABD ilişkilerini etkiler mi?" "Beyaz Saray ne diyor?" Öbürü de ciddi ciddi cevap vermektedir: "Türkiye ve ABD, teröre karşı ortak tavrını daima sürdürecektir" falan filan. Yahu hangi ortak? Hangi tavır? Konsolosluk Baskını diye yutturup dünyanın ilgisini çektiler ama Türk Polislerini öldürdüler. Biz ne kadar saf insanlarız.

Olağan dışı günler
Konuya Referans'taki yorumu ile giren Cengiz Çandar da, şu açıdan yaklaşmıştı terör eylemine:
- İstanbul İstinye'deki Amerikan Başkonsolosluğu'nu bilen bilir, öyle muhkem bir kale ki, oraya Amerikalıların canını yakmak için saldırmak demek, adeta küçük çaplı bir savaşa girmek demek. Yani, oraya saldırmaya kalktığınız anda, öldüreceğiniz, yaralayacağınız sadece "ilk koruma çemberi" ndeki Türk polis görevlileri olabilir. Bu saldırıya kalkışanlar da herhalde bunun böyle olduğunu ve kendi hayatlarının da kaybedilebileceğini peşinen biliyorlardı. Öyle de oldu.
- Bu tür eylemler, verecekleri "siyasi mesaj" ile iktifa ederler. "Terörizmin bayrağı" nın bir kez daha göndere çekilmesi amacıyla sınırlanırlar. Böyle de oldu... Önemli olan, Türkiye'nin "olağandışı" günler yaşamakta olduğu ve görünebilir gelecekte bunun böyle olmaya devam edeceğinin anlaşılması gerektiği.
Tarihten ve bugünden çıkarsayabileceğimiz dersler ortada.
1-Bugünü dünün şartları ile değerlendirmeyelim.
2-Bu coğrafyada zaten fazlasıyla var olan dış kaynaklı olumsuzluklara içeriden eklemeler yapmayalım.
3-Demokrasiye, hukuka, şeffaflığa sahip çıkalım.