Louis Pauwels derler bir adam vardı, şimdilerde pek hatırlayan çıkmaz.
"Sihirbazların Sabahı" kitabının yazarı dersem az kişi bilir de, uzun süre Le Figaro gazetesinin pazar ekini çıkardığını söylersem belki Babıali azıcık anlar.
"Marie-Claire dergisinin babası" dersem daha da iyi anlaşılacaktır.
Bunun bir de arkadaşı vardı, o kitabı birlikte yazmışlardı, Jacques Bergier... (Sakallı şişko Fransa'dan döndü ya, kaptırmış gene fan fin fon.)
Sözünü ettiğim kitap,
"fantastik gerçekçilik" akımını başlatmıştı, yıl 1960... Bunların bir de
"Planete" dergisi olacaktı, sahaflardan tek tük bulur okurduk.
Bütün bu uzaylılar, Atlantis, piramitler, Edgar Cayce falan filan muhabbetlerine ilk dikkat çekenler bu adamlardır. Yedi yıl sonra asıl gürültüyü Erich von Daeniken koparınca kenarda kaldılar... (Bu
"uzaydan gelen tanrılar" konusunun gerçek babası da Tom Lethbridge adında bir İngiliz araştırmacıdır, konuyu daha önce incelemiş ve yazmış olduğu halde şöhreti ve parayı Daeniken kapınca adamcağızın yüreğine indi, öldü gitti.)
Pauwels, özellikle Alain de Benoist ile birlikte Fransa'da
"yeni sağ düşüncenin" de önde gelen ismidir. Sağ deyince bizde dincilik anlaşılıyor, bunlar
"simya" ile,
"ezoterizm" ile uğraşan ve
"pagan" yani
"çoktanrıcı" eğilimli adamlardır, ünlü Gürciyef'in öğrencileri...
Her neyse... Uçakta gelirken şu ünlü Sihirbazların Sabahı kitabını yeniden karıştırıyordum, ilk okuyalı kırk yıl falan var...
Oradan öğrendim, daha doğrusu yeniden öğrendim, önceki yüzyılın dangalaklarını.
1875 yılında, adı şimdi hatırlanmayan bir ahmak, Amerikan Patent Dairesi'ndeki görevinden istifa etmiş... Ticaret Bakanlığı'na gönderdiği istifa dilekçesinde
"artık icat edilecek bir şey kalmadığı için bu görevde bulunmamın anlamı yok" demiş!
1887 yılında, ünlü Fransız fizikçisi Marcellin Berthelot,
"evrenin hiçbir sırrı kalmamıştır" buyurmuş.
Radyoaktiviteyi 1852 yılında Reichenbach adında bir fizikçi bulmuş ama kimse bununla ilgilenmemiş!
Zeppelin, bilim adamlarını ve politikacıları bir
"yönlendirilebilir balon" projesi üzerinde kafa yormaya çağırdığında, Fransız Akademisi'nden şu yanıtı almış:
"Bizim, göklerde uçma ve Manş Denizi'nin altından İngiltere'ye tünel kazma gibi saçmasapan işlerle uğraşacak zamanımız yoktur!" Alman bilim adamı Hermann Gaswindt,
"gökleri havadan daha ağır makinelerle fethetmek" gerektiğini ısrarla savunurmuş. Alman Savaş Bakanlığı'ndan (Kriegsministerium) bir görevli, Gaswindt'in bu konuda gönderdiği beşinci dilekçenin altına şu notu düşmüş:
"Bu adam ne zaman ölecek de bizi rahat bırakacak?" Aynı projeyi savunan Kibalçiç adında bir Rus bilim adamı idam edilmiş. Almanlar temenni düzeyinde kalıyorlar, Ruslar fiilen yok ediyorlarmış demek ki...
Aynı görüşü Amerika'da savunan Profesör Langley de, ünlü Smithsonian Institute'dan kovulmuş! Onlar işsiz bırakmakla yetiniyorlarmış.
Havadan daha ağır bir makinenin asla uçamayacağı, İngiltere'de Profesör Simon Newcomb tarafından matematiksel olarak ispatlanmış!
1895 yılında, Profesör Lipmann,
"fizik bilimi sona ermiştir" demiş. Profesör Clausius,
"tek enerji biçiminin ateş olduğunu" çatır çatır kanıtlamış.
Örnekler uzayıp gidiyor...
Çok şükür bizde bu tür
"bilimsel dangalaklıklar" yok, belki de dişe dokunur bilim olmadığı için.
Bizde,
"zıkkımın pekini yiyin zayıflayın" gibilerden dümenlerle para kazanan şarlatanlar var.
Bizde dangalaklık daha ziyade siyaset, uluslararası ilişkiler ve jeopolitik gibi alanlarda gözleniyor:
"Putin'le itttifak kuralım, zaten bize de onun gibi eli sopalı bir önder lazım" falan filan diyenler...
Yayın tarihi: 2 Temmuz 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/07/02//haber,763A4B4DCFE1405DAE622065F9176DB5.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.