En büyük gururum Türkiye'dir *
JACK STRAW / ESKİ İNGİLİZ DIŞİŞLERİ BAKANI
İngiltere Dışişleri Bakanlığı görevini bıraktığımdan bu yana ne zaman bana en gururlandığım anın hangisi olduğunu sorsalar yanıttan hiç şüphem olmuyor: Türkiye. En gurur duyduğum an, Lüksemburg'da 4 Ekim 2005 tarihinin sabah saatlerindeki basın toplantısında yakın arkadaşım, o dönem Türkiye dışişleri bakanı olan Abdullah Gül ile yan yana oturduğum andı. Haftalar süren yoğun müzakereler sonucunda Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin üyeliği için müzakerelerin başlamasına karar verdiğini açıklamak için oradaydık. Savaş sonrasında Türkiye'nin Batı'yla, Batı'nın da Türkiye'yle ilişkisi aralıksız sürmüştür. Hatırlatmak gerekirse, Türkiye Avrupa konseyinin kurucu üyelerinden biridir. Çok güçlü bir müttefiktir. ABD, İngiltere ve Fransa'nın onayıyla Türkiye 1952 itibariyle NATO'ya çağırılmıştır. Soğuk Savaş döneminde Türkiye, Rusya ile sınırı olan iki NATO ülkesinden biridir
ÇOĞULCU TÜRKİYE
Türkiye'nin AB üyeliği tüm Avrupa'nın geleceğiyle ilgilidir ve tüm uluslararası kamuoyunun önemi dahilindedir. Bugün medeni ulusların karşı karşıya oldukları en büyük tehditlerden biri uluslararası terörün yarattığı barbarlık ve Batı ile İslam dünyası arasını açmaya çalışan şiddet içeren ideolojidir. Tayyip Erdoğan'ın da dediği gibi, "Hıristiyan Avrupa fikri Ortaçağ'a aittir. Orada bırakılmalıdır." Türkiye, çoğunluğu Müslüman olan laik bir ülkedir. Türkiye'yi Avrupa'ya dahil etmek kültürlerimizin bir arada var olabileceğini göstermenin yanında müttefik olarak gelişebileceğimizi de kanıtlayacaktır. Üyelik çoğulcu, hoşgörülü ve kapsayıcı bir Türkiye; karşılığında da daha çoğulcu, hoşgörülü ve kapsayıcı Avrupa demektir. Lüksemburg'daki o uzun gecenin ardında, Avrupa Türkiye'yi tam olarak dahil ederek önemli olan her unsura ulaşma şansına sahiptir. Bunların gerçekleşmesindeki payımdan gurur duyuyorsam, aynı zamanda Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Gül ve AKP hükümetinin bir vizyonu olması ve derinlerini görebilmesine de hayranım.
ZORLUKLARA SİNİRLENİYORUM
Bugün getirilen zorluklara ise sinirleniyorum. Avrupa'nın liderleri, Türkiye'nin geleceğiyle yakından ilgilenmeliler. Çünkü, Avrupa'nın herhangi bir yerinde yaptıklarımız Türkiye'nin siyasi ve ekonomik durumunu etkilemektedir. Bugünkü süreçte de Türkiye, bir kez daha hem bölgeye hem de dünyaya kesin cesaretini ve liderliğini göstermesinin zamanıdır. Türkiye kıtamız ve de çok daha geniş bir bölge için stratejik önemdedir. Bu sadece Batı ile Doğu arasında bir köprü olmasından ötürü değildir. Türkiye ılımlı İslam'ın bir modelidir. Türkiye bölgenin istikrarına büyük bir katkı yapmaktadır. İsrail ve Pakistan'ı ilgilendiren görüşmelerde kendini göstermiştir. Türkiye Irak'ın siyasi ve ekonomik gelişimi için de kilit önemde bir rol üstlenmiştir. Suriye ve İran'a açılan kapıları sayesinde Türkiye'nin bölgeye barış getirme potansiyeli çok büyüktür. Türkiye ile Avrupa arasındaki ortaklığı tanımlama yolunda çok önemli bir anı yaşıyoruz. Tayyip Erdoğan 2005'te "Yüzde 99'u Müslüman bir Türkiye'yi AB'ye alarak ne kazanırsınız? AB ile 1,5 milyar nüfuslu İslam dünyası arasında bir köprü kazanırsınız" demişti. Bu üyelik yolunda hem Türkiye hem de AB'nin azimli olmasına bağlıdır. Türkiye, özellikle son Avrupa Komisyonu raporunda belirtilen öncelikleri yerine getirme konusunda hızla ilerlemeli. Avrupa sözünden dönmemeli. Türkiye; halkının kendisine verdiği siyasi yetkiye sahiptir; aynı zamanda da İngiltere ve Avrupa içindeki birçok dostunun desteğine... Oxford Business Group'un "Turkey 2008" raporundan alınmıştır. *
Yayın tarihi: 18 Haziran 2008, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/06/18//haber,A6B60131420C4610B82E7E60DF6FB74E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, TURKUVAZ GAZETE DERGİ BASIM A.Ş.